EVVELDE AŞKA SUSAMIŞTIK
kelimelerin kifâyetsiz olduğu da oluyormuş hayatta
yalanların gerçeği ayıpladığı da… siyahın beyaza karıştığı zamanlar… gündüzün geceye teslim olduğu da oluyor ya… evvelde aşka susamıştık kana kana aşk meyinden içecekken nefret sardı tüm bedenimizi. gayr-i ihtiyârî gidiyoruz kuytulara. aşktan soyutlanmış yüreklerimiz kalıyor ellerimizde bîçâre bakıyoruz ayrılıkların ardından ve aykırılıklarımız takılıyor peşimize kaçamak bakışlar üzerimize yük oluyor sebepsizce… evvelde aşka susamıştık gözbebeklerimiz sevgi fısıldardı çoğu zaman dudaklarımız muhabbet ederdi sabahlara dek baharı kuşanırdık tüm benliğimizle geceye kandiller yakardık ve mutlu sonla biten hikâyeler yazardık kandiller altında. evvelde aşka susamıştık ve lâkin âhirde nefrete kanar olduk sükût etti sebepler, biz derbeder olduk elleri yapayalnız bıraktık ve savurduk sîneleri fütursuzca… gaflete düçâr oldu dimağlarımız gören gözümüzü duyan kulağımızı unuttuk can damarımızdan yakın olanı kaf dağına attık kalakaldık öylece çırılçıplak galebe çaldı nefsî isteklerimiz ve biz şehvet bekçileri oluverdik sığınaklarda vicdan kapılarını kapattık tüm yüreklere aşkın boynunu vurduk yalanlarla. evvelde aşka susamıştık muhabbet iklimlerinde körkütük sarhoş olmuştuk dembedem ve nihayet aşkı bulmuşken, sırt çevirdik eşsiz güzelliğe evvelde aşka susamıştık lâkin âhirde yürek parçaladık bütün bedbahtlığımıza rağmen sustuk, sustuk ve hep sustuk… Pınar DAĞ |