kül..Şiirin hikayesini görmek için tıklayın içime çekiyordum/için gibi yanıklarından arta kalan dumanları ve bekledim küle dönüşünceye kadar duraklarımda ki yürümüyordum hayır kaçıyordum senin sığınaklarına/sığ...bir nefes daha belki sonrası mavi tüm bulutların..ve ben yolumu kaybettim/sensiz ve sessiz içimde büyümeyen çocuklarla...
(...) ’söndürmediğim izmaritlerin közlerinden bir yÂr-a açtım...’ ve sayıklıyorum senli sözleri terliyor avuç içlerim ki içime çekerken derin/ ellerin kül oluyor her nefes ateş çemberi içim, -yanıyoruz- ve yakıyor önce parmak uçlarını sobe tadında çocuklar... bir elma mağrur düşerken dalından içimizin kuytularına çekiliyorduk sen gibi değil mi? sonra, bir gün mutlaka hepimiz diye yanıyorduk/sıcak.. ruh yanında durmuyor ruhun üstünde yada altında yerin ki zaman genişliyor, genleşiyor anlar/anılar... yalnız kalma dürtüsü usulca yanaşıyor sol yanına vadilere uzanan taylar gibidir hayalleri dorukların, ovaların ve taşların ki doğru dürüst sövemez insan bana bile/ sana asla! techizatsız dalarkan derinlerine tüpsüz/ bir sanık olmalı bulunamayan tüm aramalara rağmen/ herkesin aklında... gün ve gün zayıflıyor kanatların ki insana benziyorsun... şimdi yapılan savaşlar iç/sel ses çelik tuş ateş ve ışık kadar her yanımda/ sıcak tenim gözbebeklerimde toz kadar berrak bir zamAN... zerrenin ırmağına dönüşü/ özüne ki yaprağın kuruması başladığı yere dönmek gibi sürgüneden dönelerin sokağın çıkmazlarına telkinsiz bir anda girmesi gibi... ve gölgenin ışığa uzanması beklentisiz saf ve temiz/ sen gibi yani yere sere serpe! son/baharın yaprakları ve renkleri gibi canlanan bir anın mutlak olmalı bütün elemlerin savrukluğunda gerçekler ve gerekçeler yüz yüze odanda ve arkasında perdelerin sokağında sısss ka anlamları tıslıyor bir yılan gibi yatağında.... kaç kıvrım kaç büklüm ve kaç yürek kırıklığı bilemem ama yüreğime o çaktı mührünü... ateş çemberi içim -yanıyoruz- (...) |
Süper.