ayaklarındaki sızının dilini çözemeyen bacakları uzatıp çekme hastalığına yakalandı tüm bunlardan rahatsız olan başıysa fena çuvalladı on sekiz sağa, on iki sola dönen bedeni yüzünden uyku hak getire...
yarı aralı göz kapakları uykuyla uyanıklık arasında koşturmaktan harap uykunun hızlı adımlarını kaçıran zihniyse yatmadan önce izlediği “leylekler uçuyor” filminin bir karesine takık
her gözünü yumup açtığında flaş!... patlatıyor o kanlı sahne kocaman ötesi bir leylek yuvası (nerdeyse helikopter pisti, özel hazırlanmış sırıklara yapılan yuvalara, tahta merdivenlerle çıkılıyor) yani insan yapımı dev yuvalar
ve o yuvanın birinde yatan insana iştahla sürekli gaga sallayan iri bir leylek...
( bu sahneden sonra filmi arkası yarına almıştı oysa) belleğindeki makaraysa her doluya boşaltıp boşa sardığında aynı yerde takılmakta –usta
sonunda “ olmaz böyle” deyip fırladı yataktan
bir aşağı kata bir yukarı kata indi -çıktı çıktı-indi
olmadı- -yetmedi tutmadı- tüm ışıkları açtı hatta balkon kapılarını da uzandı geceye baktı
geceyse mutlu yıldız yaylasında - ay otlanıyor damların ışıkları sönük, hava dingin ılık rüzgârın koynunda uyuyor perdeler
karanlığa yavaş yavaş gün ışığının saçaklarının uzanmasından dağlar ağaçlar... bütün mahlukatlar mest...
cırcır böceğinden bile çıt yok
“ne yani bir perişan ben miyim” diye tam hasedinden çat diye çatlayacak-tı -ki boğazı açıkta kalmış- da üşütmüş gibi hırlak ses tonuyla bir “ üüürü-üüü” çığlığı
“oh! be” deyip rahatladı sanki ayaklarında ki o çılgın sızı geçmiş çekilmişti gözünün önünden o kanlı sahne
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
UYKUSUZ şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
UYKUSUZ şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
ayaklarındaki sızının dilini çözemeyen bacakları uzatıp çekme hastalığına yakalandı tüm bunlardan rahatsız olan başıysa fena çuvalladı on sekiz sağa, on iki sola dönen bedeni yüzünden uyku hak getire...
yarı aralı göz kapakları uykuyla uyanıklık arasında koşturmaktan harap uykunun hızlı adımlarını kaçıran zihniyse yatmadan önce izlediği “leylekler uçuyor” filminin bir karesine takık
her gözünü yumup açtığında flaş!... patlatıyor o kanlı sahne kocaman ötesi bir leylek yuvası (nerdeyse helikopter pisti, özel hazırlanmış sırıklara yapılan yuvalara, tahta merdivenlerle çıkılıyor) yani insan yapımı dev yuvalar
ve o yuvanın birinde yatan insana iştahla sürekli gaga sallayan iri bir leylek...
( bu sahneden sonra filmi arkası yarına almıştı oysa) belleğindeki makaraysa her doluya boşaltıp boşa sardığında aynı yerde takılmakta –usta
sonunda “ olmaz böyle” deyip fırladı yataktan
bir aşağı kata bir yukarı kata indi -çıktı çıktı-indi
olmadı- -yetmedi tutmadı- tüm ışıkları açtı hatta balkon kapılarını da uzandı geceye baktı
geceyse mutlu yıldız yaylasında - ay otlanıyor damların ışıkları sönük, hava dingin ılık rüzgârın koynunda uyuyor perdeler
karanlığa yavaş yavaş gün ışığının saçaklarının uzanmasından dağlar ağaçlar... bütün mahlukatlar mest...
cırcır böceğinden bile çıt yok
“ne yani bir perişan ben miyim” diye tam hasedinden çat diye çatlayacak-tı -ki boğazı açıkta kalmış- da üşütmüş gibi hırlak ses tonuyla bir “ üüürü-üüü” çığlığı
“oh! be” deyip rahatladı sanki ayaklarında ki o çılgın sızı geçmiş çekilmişti gözünün önünden o kanlı sahne
Çok hoş bir şiir okudum.. Geceleri perdelerini kapatamayan kirpiklerin sabaha serzenişi.. Farklı bir duygu aktarımı.. Kutluyorum selam ile Ayşe şairi...
Bu ne anlamlı bir yorumdu,sevgiden miydi,aşktan mıydı,sevdadan mıydı?Çok büyük bir çırpınış ve kovalamaydı sabahın şafağından sevgili şaire,yüreğinize sağlık sevgi ve selmalrımla...
ayaklarındaki sızının dilini çözemeyen bacakları
uzatıp çekme hastalığına yakalandı
tüm bunlardan rahatsız olan başıysa fena çuvalladı
on sekiz sağa, on iki sola dönen
bedeni yüzünden
uyku hak getire...
yarı aralı göz kapakları
uykuyla uyanıklık arasında koşturmaktan harap
uykunun hızlı adımlarını kaçıran zihniyse
yatmadan önce izlediği
“leylekler uçuyor” filminin bir karesine takık
her gözünü yumup açtığında
flaş!... patlatıyor o kanlı sahne
kocaman ötesi bir leylek yuvası
(nerdeyse helikopter pisti, özel hazırlanmış sırıklara yapılan yuvalara, tahta merdivenlerle çıkılıyor)
yani insan yapımı dev yuvalar
ve o yuvanın birinde yatan insana iştahla sürekli gaga sallayan iri bir leylek...
( bu sahneden sonra filmi arkası yarına almıştı oysa)
belleğindeki makaraysa her doluya boşaltıp boşa sardığında aynı yerde takılmakta –usta
sonunda
“ olmaz böyle” deyip fırladı yataktan
bir aşağı kata bir yukarı kata
indi -çıktı
çıktı-indi
olmadı-
-yetmedi
tutmadı-
tüm ışıkları açtı
hatta balkon kapılarını da
uzandı geceye baktı
geceyse mutlu
yıldız yaylasında - ay otlanıyor
damların ışıkları sönük, hava dingin
ılık rüzgârın koynunda uyuyor perdeler
karanlığa yavaş yavaş gün ışığının saçaklarının uzanmasından dağlar ağaçlar...
bütün mahlukatlar mest...
cırcır böceğinden bile çıt yok
“ne yani
bir perişan ben miyim” diye
tam hasedinden çat diye çatlayacak-tı
-ki boğazı açıkta kalmış-
da üşütmüş gibi
hırlak ses tonuyla bir “ üüürü-üüü” çığlığı
“oh! be” deyip rahatladı
sanki ayaklarında ki o çılgın sızı geçmiş
çekilmişti gözünün önünden o kanlı sahne
huzurla
döndü sağına...
sessizlik
tenhalara kaçışırken
şehirse kirli gözlerindeki mahmurluğu oğuşturdu
tatlı bir telaş
ince kıpırdanışlar... tüm canlılar dağlar ovalar
güne gülümserken
"o" nihayet
yatağına yapışmış bedenine aldırmayan yorgun bacaklarını
çoktan uykuya kanatlandırmıştı bile...
ayşe uçar
08-10-2013
Bu güzel dizeleri yazan değerli şairemizi kutluyorum.Yunus diyarından selamlar.