PUSULA
Pusulası kayıp bir gemide,
Kendini arayan yolcu Hangi ufka baksan senin değil Hangi bulutta bıraktın umudu? Köklü bir çınar kovuğundadır, çocukluğun Gençliğin, yeniyetme rüzgâr kanatlarında gizli Hangi dallarda öter söyle Söyle şimdi hangi dallardadır yalnız bir serçe Sessizliğinin sunağında kurban edilir kırlangıçlar, Kefaletidir ağır hatıraların O yüzden işte; kuş tüyü yastıklarda, yataklarda uyuyamamışlığın Sırıtır yüzüne yüzüne! Onların dudakları var. Dudaklarında ; ağır aksak ritmli gülümse/me! Hangi dalgalarda dağılır uzun siyah saçların ? Düğümlere bak … Sen de fısıldayamadın. Adını… Atsız ve adsız kahramanlar adına , noktaların aşkına,hep üç nokta… Bak sen de başaramadın, ölmeden öldürebilmeyi Uçamamazlığın işte bundan! Örümcekler kanatlarında; yıldızsız evlerinde ,av peşinde Acına sızı deme! Utandırırsın kayıp aşıklarını! B şıklarında durur bitiremediğin cümlelerin Naralar attırırsın kırmızı ünlemlere! Oysa ki bilmezsin yeşildir her nokta, hele de üçünü yan yana koyduğunda. Biraz öfke sürmelisin yanaklarına! Şenlenir, canlanır diye belki dünya! Adını ,adımını kaybettiğin nehir, okyanuslarla sevişir şimdi Bitti sanırsın hayat dediğin Kim bilir hangi mavi, ağıt ağıt yağar sağanaklarda Gözyaşların , göktaşlarında sakladığın ,o gümüşi gözlerinin pırıltısındandır, Gökler! Burnunun tam da ucunda Bak buna gülümsenir işte! Ağlama! Hangi alev alazlanır, çoktan unuttuğun kavrulmuşta? Hangi taş sapansız vurabilir ki bir kuşu Katillikte usta değilse? Hangi gökyüzün şahit olmak ister sanki böylesi vahşi bir bahara! Çiçeksiz kalmış şehir, susuz kalmış güllerin arasında? Hangi cümle gülümsetir seni, Mualla? Bir müjde gibi bir olsaydı gün, Ellerinin sıcaklığını alıp da koysaydı alnının ortasına Gülüşünden bentler, bentlerde rüzgârın sesi ve Ölü yıldızlar sanki hiç çocuk olmamış gibi Gökyüzünden düşen bir yıldızı yakalasaydın amansız Lunaparklarda attığınız çığlıklarınızla doğsaydı güneş Güne eş yüzünde canlansaydı ,efsununu unutmuş dün Muştusunu koparıp alsaydın ceviz ağacının ! Yakanda bir erguvan çiçeği Yüzünde aşkların. Katillerinin hesabını yapmadan çıksaydın yoluna Ufuklarda batmamış gemilerin olsaydı, güvertelerinde güvercinlerin… Sen de ölmeseydin be Mathilda! Bak yine çoğalıyor noktalar Ne kadar çoksa o kadar belirsizlik Muamma mıydı adın, Muallâ ? Hangi şiirde ölmüştün? Hangi dizede gömülü cesedin? Şiirlere sormalı bak Şairler unutkan olur… Bu şiir senin olsun Belki bir başka benin şiiri de olur! Pusulana su kaçmış Gökyüzünde taş olmuş yıldızlar ve kuşlar Sapansız nişan alıyorlar Çekil geriye Öldür örümcekleri Bilmediğin bir şey var. Kışlar değil kuşlar da katil olabilir, sana demiştim ya! Serçe ağacını unutma! Kışlar kendini beyaza astığında! Beyaz eskisinden daha az beyaz ve daha çok kırmızıysa, Kızıl bir ölüm asılı kalır havada! Kışlar kuş katili, kuşlar kuş katili olduğunda! Beyaz bir sessizliğe bürünür dünya! Taşlara dokunduğunda eller taş oluyor, bilmiyor kimse Güvercinka gözlerine baktığımda , benden geriye kalan sadece üç nokta Hadi yeniden doğalım Mualla… Ama önce hangi şiirde öldüğümüzü bilmeliyiz Üç nokta!!!!!!!! 8 Eylül 2013 |
Ufka bakıp..
Yaklaşmakta olan fırtınayı haber eden ihtiyar bir denizci kadar etkileyiciydi..