Firkete
Bach, bak ağlıyor yine
Ama ben yine de lehimliyorum kopuk notalarımı Ve kopuk kopuk notlarımı senin sırtına yapıştırıyorum Arkanı dönsen dahi bana, okuyayım içimi ve hatta içini Suratsız yazgım yine bir mazeret peşinde Bazen makbulü bu , müstahaklar zamanımda Ruhuma yapın tüm bağışlarınızı Bağışladıklarınız geçmez zaten bende Eser miktarda kafiriz, zaten Bülbül gibi ötüyorum cüretkar itiraflarınıza Ve kimi zaman çok acıkıyorum tanışmalarımıza Aç karnıma dikiyorum kalbini bu şiire Anlatırlar yeri geldiğinde aşık olduklarım Ben çocukken firkete diyemezmişim hiç Firkete Firkete Nasıl bir hırs bilemezsiniz o günlerden sonra Azimliydim, bir gün tutturacaktım Gölün suyuyla, göğün suyunu tutturacaktım birbirine Diyemediğim o günlerin çocuksu kahrıyla Göz hakkı kalmasın, sen de al şiirden bir parça Sen de, sen de, sen de, ama sen alma! Sen dur sen, gözaltı süren bitmedi senin daha yazacaklarımda Düşlerinde öpülmemiş yerleri görmek isterdim sadece Ne anlamlı bir ziyaret olurdu, beklenmedik bir dudak misafirliği Ben, senin koyacağın her noktaya kefilim bu noktada Ki biliyorsun ben hastayım, çok hastayım doğana Doktorlar filmimi çekti, yine artist olamadım sana Umudumu kesmiyorum, çünkü kesecek bir yer dahi kalmadı Peki, tamam, sen de göreceksin ki günlerimin birinde Ben düşlerimde çok horlarım O vakit uyutmam o tarlalarda hiçbir başak tanesini Pespembe bir nadas zamanı diyelim biz buna O yüzden hiç üzülmeyelim, kuruyacağını bilsek de ektiğimiz o cümlelerin Ha, bir de, Ben çocukken hiç firkete diyemezmişim, O gün bu gündür dikiyorum işte, üstüme olan sen’leri… Oktay Coşar |