" bir kaç asır daha bekle beni "I - Pulsuz mektup yollasam cümlelerin susması Hasretlerin marazı, mendile kan kusması Ey aşk denilen kahpe, bir kaldırım yosması Sadakâtın rimeli yanağından dökülür Gözlerimin elası gözlerinden sökülür Yağmur yağar tutamam, ıslanırsam beni vur Dert yükünce ihanet, boyun bükünce gurur Bulutlar da nefesim mahşer yeridir, durur Siyahın her tonunda hüznüm vardır, sanırım Beni seven kadını saçlarından tanırım Nefretim şaha kalkar, binip elem at’ına Gömerim sensizliği yerin en alt katına İntiharlar sürerim alnımın tam çatına Haber ver Azrail’e güzel ölümler sunsun Sen, tetik parmağımda serseri bir kurşunsun II - uyku tutmaz geceyi, gözlerimi yıldızların ayak ucunda kundakla ve ay ışığından ninniler söyle bana dudağında tebessüm incinmesin pencerende kıpırdayan serçelerden alınca haberimi, sana asya kokuşlu bozkırlardan, çekik gözlü masallar anlatırım paslı tabakamda bir sarımlık tütün gibi, başım yine dumanlı sararan parmaklarım da şizofren bir aşk, gölgesinden tedirgin düşlerin koynuna sokulurum beni seven kadını saçlarından tanır, siyahın her tonuyla sevişir parmak uçlarım her yağmur sonrası, utangaç gözlerimle senin ıslak kokunu avuçlarım duvağı açılmamış bu mevsim de, sıkılgan cemrelere sevin ve bir kaç asır daha bekle beni hani demiştim ya, yağmuru getiren adamım ben bulutların asık suratına aldırma hem şairler hiç yalan söylemez omuzlarımı ağırlaştıran gözyaşlarını kimseye göstermeden ağla hiç unutmadım, sana mavilikler toplamalıyım uçsuz bucaksız denizlerden martı küskünlüğüme eyvallahım olmadan beni çok özleme, aslında başını çevirsen köşe başında göreceksin kimsesiz bir sokak lambasında titreyişimi belki bir sarhoş narasında yalpalayarak düşmüşüm, belki de sizin şehrin delileriyle bir tımarhanelik sohbetteyimdir seni sevdiğimi asla söylemeyeceğim, kapında ki izmaritleri dudak izimden tanıyıncaya kadar uytun ............ |
Kaleminin gözlerinden öperim...