.....VEDA TRENİ .....Yeni bir gün, Ters tarafından uyanıyordu Bir tren ve bir de sonsuzluğa aday bir yolcu Ölümlerin iştahını kabartıyordu Bendim, ah bendim doğrusu Bendim istasyonda ki o yitik aşk mağduru !... İçim titreyerek peron da bekliyordum Gelmişten geleceğe maziyi uğurluyordum Canımın ferine göre, Sanki bir muma dönüyordum... Gitmek üzereydi uzaklara Demir pençeli, kömür giysili tren Ruhum istasyonda böyle rehin kalırken Ben değil, Alevlerim uğurlayacaktı onu zaten O yüreğimin altın kafesinden uçup giderken !... Karalar giyinmiş gibiydi her dünyada ki şey Düş bile seçemiyordum içimin karartısından En büyük parçamdı benim bir zaman Az sonra etimden lime lime kopacak olan Bir yanım kara da kül olmaktaydı şu an, Bir yanım hava da duman !… Zaman mezarlığında bekleye bekleye Pas tutacaktır biliyorum ki, Canımı o terk edince Bu tür ayrılıkların işiydi unutulmak bence Bulamayacaktım ayrılığın sonun da ben beni bile... Gidişinden sonra başlayacaktır ben de asıl dert "Ayrılık ateşten bir ok" dedikleri aslında bir cinnet Dahası ayrılık sırf acılarla beslenen bir illet Yağlı sicim gibi saracaktır boğazını Böylesine adressiz ve vedasız bir hicret !... Gitmiş olunca tamamen gitse ne ala; Yokluğunun saldırısıyla, Tekmil duygularım kalkacak hep yağa ! Her gece yarısı olduğun da Göz dikecek onun düşleri uykularıma Yeni infilaklar musallat olacak ruhuma Savrulacak viraneliğim dört bir tarafa !!!... Kim gidiyor, kim kalıyor fark etmiyordu Her iki halde birinin yanında biri olmuyordu Kader elime bir“sabır”reçetesi tutuşturmuştu Ayrılıkların bir türlü eskitemediği bu istasyon, Şimdi de senden artan beni imhaya hazırlıyordu !... Melül mahzun tütüp duruyordum taş peron da Sadece ben kalmıştım Ben kalmıştım, kalabalık bir dünyanın loş ışıklarında Defnetmişti sanki beton bir mezara O beni son bir hoşçakal’ıyla !... Değil miydi onu götüren demir bedenli bir tren Başka ne beklenirdi ki öyle bir demir cüsseden His yok, sevgi yok, yolu var, dönüşü meçhul bir şeritten Bir tren vardı, demir olduğu için beni kendine dert etmeyen, Bir de trenin hissiz dünyasında beni o terk etmeye yeltenen !… Kala kalmıştım umarsız ölümlerin mahşerinde Hoyrat bir istasyonun azı dişleri arasında öğütüle öğütüle ! Ben hala didiniyordum hayatıma yüzdürmeye Canıma ölüm emirleri savuran gelgitlerimle, Sürüklenmekteydim bir depremden bir depreme !!!... Gelmek üzereydi uğursuz gece yarısı expresi Kurtuluyorsun diye yatıştırıyordu kader güya kendince beni Öyle kandırırım sanıyordu bu talihsiz yüreği Sağ olsun hayırsız Şeytan da kulağıma fısıldadığı gibi, Atıverecektim hissiz trenin altına birden kendimi Öğrenecektin belki de sen bir tesadüf eseri, Okuyunca üçüncü sayfalık o malum intihar haberimi !... Birazdan ruhumu sürüklemeye başlayacak sana bilesin Gamsız istasyondan kalkarken VEDA TRENİN Tükene tükene yol alacağım soğuk raylar da bedenim Bekleyim göreceksin Sanırım kötürüm olacaktır sen duyunca bunu tüm keşke’lerin... Tıkayacaktır boğazına Demek istenip de denmeyenler o zaman Pazara kadar değil, hani mezara kadardı sevgimiz hatırla ? Tabi ki de yüreğin hala yerin de duruyorsa ?!… Her hangi bir vatandaş gibi gelirsin belki duyunca Oturursun bulunduğum dünyanın toprak kıyıcığına Razı olurum hani bir sevenim olmasan da, Issız sayarım ruhumu hatta, Mezarımın başucunda sen olmayınca Yeter ki el açıp dua eden Son an da bile olsa Bari sen ol bana ?!!!... İ. HAKKI GÜRCANOK |