Ankara Ayazına İnatYitirilmiş düşlerin ertesindeyken zaman, Karanfillerin son yaprakları avuçlarımda Bağbozumunda terk etmişim yarınlarımı, Bilmeden zaman nelere gebe daha. Ayrılığın ölüme çelme taktığı vakitlerde Ellerimde zamansız gitmelerin izi Her vedanın attığı çentikler, Ve silinmiş dudak kenarımdan gülümseme. Ankara’nın gri ayazı Şimdi en sertinde, en delisinde, Ne bilsin? Kendinden deli çağlamakta bu yürek. Ayaza inat, Hala ateşler içerisinde. |
Şu yazılan yorumları görünce bile edebiyat adına ne kadar kısır döngüler içinde kaldığımızı üzülerek görüyorum.Şiire emeğe böyle saygı duyulmaz ki. Şiire önce edebi yönden bakılmalı, sonrasında şair yönünden bakılmalı. Bu gereksiz yorum kirliliğinin kimseye faydası yok.
"Yitirilmiş düşlerin ertesindeyken zaman" şair ilk mısrasında şiire metafizik bir ruh hali ile yaklaşmış gibi geliyor bana. Ki zaten metafik haller en çok şaire ve onun şiirsel dünyasına yakışır diye düşünüyorum. Kaybedilmiş düşlerin arkasına sarkan bir zaman diliminin bu kadar ustaca şiire yerlşemesi şiirdeki anlamın nelere gebe olacağını ve şiirin sonunda nasıl bir ruh hali doğuracağını gözler önüne seriyor.
"Ayrılığın ölüme çelme taktığı vakitlerde" bu mısrayı okuyunca aslında içinde çok başka bir mana gizli gibi geldi bana. yani ayrılık=ölüm mantığının ne kadarda sevenlerin ekseninde boy gösterdiğini gördüm. Bunun içindir ki şairde ayrılığın ölüme çelme taktığını mısrası ile göstermiş.
Bana göre şiir bu kısalıkta olmamalı idi. Biraz daha imgelerle bizi o iklime sürüklemeliydi diye düşünüyorum. Ayrıca şiire getirilen "Şiir az sözle çok şey anlatma sanatıdır" tanımına karşı çıkıyorum ben. Çok sözde olsa şiirde şiir şiir gibi yazıldıysa ben sonuna kadar varım..
Sevgili şair yüreğiniz daha muhteşem şiirler yazacak yücelikte siz beni şiirsever olarak anlıyorsunuz..
Saygıların en büyüğü ile selamlıyorum sizi..