sevgiliye mektup 1Ey sevgili Şimdi yalnızım sokaktayım ve vakitlerden akşamüstü. Alacakaranlıktan hızlı olmalıyım. Karanlıktan korkarım. Korkarım karanlıktan sensiz. Ey sevgili. Yüreğim küçülür, daralırım, bilirsin ağlayamam. Uzaktasın biliyorum, uzansam dokunamam tenine. Yani, sensizim bu akşam. Büyük adımlarla yürüyorum, bıraktığın kentin kaldırımlarında, rastlarım diye sana. Bu şehirde olmadığını bile bile. Ne çabuk sardı etrafı alaca karanlık. Senden önce dokunmak istiyor bedenime. Ilık esen rüzgâr, kokunu taşıyor bana Ağır bir müzik kulağımda, iri gözlerin yüzümde, sen içimdesin. Belki bu son akşamdır. Bu son vedadır sana. Son vedadır ayrılığına. Duraksız yürüyorum karanlık sokaklarda, herkes uzaktan sana benziyor, yaklaşıyorum gözleri seninki kadar kara değil, senin kadar ürkek değil yüreği, inan hiç kimse senin kadar deli değil bu gece, bu şehirde. Unuturum diye su kenarındaki birahaneye gittim. Sanki aylarca bira içmemiştim. Sanki her yudumda da sen varsın. Garson bile anlamıştı bir başka olduğumu. Her seferinde ister misin derken gözleri içme artık der gibi bakıyordu. Saatler durmuyor ey sevgilim. Birahane kapanıyor yavaş yavaş. Yola düşmeliyim, hem de dağ yoluna. Hatırlar mısın karanlıkta bilmediğin bir yoldan götürmüştüm seni, hani bir tavşan çıkmıştı yolumuza, işte oradan döneceğim. Her anını yaşıyorum anıların. Ne çok kapılmışım sana, ne çok yaşamışım seninle bu şehri. Şimdi anılar zor geliyor bana, zor ey sevgili. Her rüzgâr estiğinde soluğunu hissediyorum içimde, yokluğun ruhumu sızlatıyor. Ağlayamıyorum. Gece yarıyı geçti gözlerim seni arıyordu bilinçsizce oysaki sen uzun bir zaman önce gitmiştin bu kentten, bunu biliyorum ama inatla gözlerim seni arıyordu Biliyorum uzaklardasın şimdi. Kim bilir belki yalnızsın benim gibi şu an..? Belki üşüyorsundur yaz günü oralarda..? Hala canın sıkılıyordur, bir ömür tükettiğin bu hayat kavgasına..? Belkide unutmuşsundur beni..? Seni çok özledim, Özlemin yüreğimi işgal etti, delice bir istekle, uzaklaşmak istedim bu şehirden, ama ya dönersen, olur ya dönersen elinden tutayım diye vazgeçtim. Ben beklemeyi bilirim, bilirim ey sevgili. Beklemenin ne kadar zor olduğunu bilirim. Ayrılık ateşinin acısını bilirim. Sen bu acıyı bilme istemiyorum. Sen ayrılıkları bilme ey sevgili Seni seviyorum "Seni seviyorum ey sevgili" diye haykırmadım hiç kimseye. Mutlu olma şansını yitirme diye, Bu ne çelişki bilir misin ey sevgili, bilir misin seni yad ellere vermenin yüreğimde bıraktığı acıyı. Onu da bilme istemem Zor bir karardı benim için. Gün gelir de bu kararım mutluluğuna küçücük bir katkısı olursa, bil ki ben hiç bir acı yaşamadım. Hiç seni özlemedim. Hiç dolmadı gözlerim. Ama…. Şimdi odamdayım. Hani başını omzuma koymuştun, yerdeki minderin üzerinde. İşte orda uzanıyorum. Saçlarını okşayamıyorum, seni kızdıramıyorum. Hani bir fotoğraf çekmiştim İstanbul da sende kendi fotoğrafını yanına koymuştun. Siyah beyaz ona bakıyorum. Hatırlar mısın bu fotoğrafta kime bakıyorsun bu kadar duygusal, diye sormuştun. Sana demiştim, inanmamıştın. İnan o fotoğraf çekilirken, gerçekten sana bakıyordum. Ne çok dinlerdik senle Sezenin ‘Ne böyle senle nede sensiz’ şarkısını. Zaman ne çabuk geçti. Ben iyice yaşlandım. Sense türkülere konu, bir gelin oldun. Seni ne çok özlemişim. Ne çok ey sevgili…. Erimiş karlardan gelen, soğuk kara bir sudan geçiyoruz bu günlerde, buz tutmuş taşlara basarak, Ey sevgili ışık saç geleyim ışığına. Sessizce. Gerçi sana yazdığım şiirler de mutlaka başkalarına yazmışındır? Diye söylenirdin. Ama o şiirleri de sana yazdım. Tıpkı bu şiir gibi Seni düşünürken, Küçülür yüreğim Küçülürüm Bir damla su olurum, Bir erik yaprağında Donar, kalırım Sonbahar akşamlarında Seni düşünürken Karanlık olur her yer yavaş yavaş Korkarım Sigaranın dumanı kadar sessiz Bir güvercin kadar ürkek Dağ gibi ıssız Ve bir yara gibi kanar Yüreğim Bir sokak ötede akşamüstü düğün vardı. Şimdi ise gençler saz çalıp türkü söylüyorlar. Ne hoş geliyor kulağa çeşmi siyahım türküsü. Son kalan birayı da içtim. Saat 03.42.şimdi. Sokak lambasının ışığında kelebekler bile uçmuyor. Yokluğunu yüreğimde yaşıyorum ey sevgili Dün akşam hiç uyumadım. Bir ara balkonda gökyüzüne baktım, yıldızlar yoktu. Zaten, hiç yıldız olmadı bu şehirde, ya da ben bakmazdım. Bakmaya gerek duymazdım. Sen vardın. Senden sonra sakallarımı kesmedim, uzadı beyaza çalarak, yaşlandığımı yüzüme vurarak uzadı. Karaydım, karamsardım birde yaşlandım. Sana göre hiç olamadım. Ey sevgili Ne garip, en büyük sevdalar sevgilinin yokluğunda yaşanıyor, belki de yanlızlık duygusu güçlendiriyor sevgiyi, kutsallaştırıyor. Hasretten, tutkudan, şehvetten, dünyevi hırslardan arınmış saf sevgiyi ortaya çıkarıyor. Beynimde, yüreğimde. Ne çok içselleştirmişim seni, ne çok esir olmuşum Mutfak masadaki çiçeğe epey zamandır su vermemişim. Solmuş, sabah fark ettim. Su verdim umarım bıraktığın gibi olur. Aslında hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyorum. Sende biliyorsun. Mesela artık geliyorum diye bana yemek yapmayacaksın. Ha bu arada suda sebzeleri iyi haşlıyorsun. Canım kızma hemen, pilavında yenilir hani. Telaşlı ve acemice yemek yapmanı özledim ey sevgili Sana veda etmek istemiyorum. Sana veda edemem bu şehirde yaşadığım sürece. Her yerde sen varsın, her yerde. Sinemada, birahanede, parkta ……... Bir gün, sensiz gideceğim şehrin ışıklarını seyretmeye, haberin bile olmayacak. Yani arabanın kemerini arkadan bağlamayacaksın, inip koşamayacaksın. Hatırlıyor musun baraj yolunu biliyorum diye beni iki saat dolaştırmıştın. Artık bunları yapamayacaksın. Ey sevgili Sen dediklerime aldırma. Seni sevdiğimi biliyorsun. Seni bekliyorum demiyorum, gelmesin, gelemesin. Gelmeni bende istemiyorum. Ya da bilmiyorum. Sana yazdığım ilk mektup bu, belki göndermem sana ulaşmaz diye belki senin için bir şey ifade etmez diye, beklide okuduğunda ağlarsın diye. Kıyamam tam gözlerin umudum olmuşken, Şimdi uyumak istiyorum. Öpüyorum gözlerinden Ey sevgili… İbrahim AKDEMİR |