Kaybolan İzler
Sessizliğin derinliğinde bir boşluk,
Senin adını fısıldıyor geceler, Bir zamanlar ışık olan o durakta, Gölgeler usulca kayıyor üstüme. Gözlerimde kaybolan izlerin, Hafif bir rüzgarla siliniyor her an, Sokak lambalarının titrek ışığında, Solgun bir fotoğraf gibi anılar, Sararmış köşelerinde saklı hatıralar, Silinmeyen izler gibi asılı kalıyor. Sonsuz bir yas mı bu, bilmiyorum, Yarım kalmış bir aşk hikâyesi gibi, Gecenin soğuk taşlarına işleyen izler, Derin ve sessiz, asla silinmeyen, Bir yara gibi kalbimde saklanan. Belki de vedalar hep böyledir; Bir fısıltı kadar yakın ama dokunulmaz, Bıraktığın boşluk büyüdükçe, İçimde kaybolan seni arıyorum. Sen uzaklarda, bir hayal misali, Geçmişin soğuk duvarlarına çarpan, Ulaşılmaz bir yıldız gibi, İzlerinle parlayan. Gökyüzüne bakıp seni çağırıyorum, Sönmüş yıldızlara seslenir gibi, Gökyüzüne bakıp seni çağırıyorum, Bir yankı bekler gibi, sonsuz gecede. |
gözlerin hep kanadı ya cemâl’e yakışır bir acıya yanarken
gökyüzü içli bir ağıtla kapanırdı üstüme, sanki bu yalnızlık
sokaklarımdan sessizce geçip seni benden alıp götüren rüzgâr gibi
bir fısıltı olurdu bazen, gecenin derin karasında asılı kalan
şairân bir terk ediş misali, öyle ki, geceler bile utandı ayrılık kokundan
tebrikler