HATİCENİN KADERİ
Küçücük bir köyde
Soğuk bir şubat günü dünyaya geldi. İlkin elleri üşüdü sonra yüreği Hatice’nin. Çırpındı isyan etti minicik bedeniyle Bir el tepe taklak tutmuş Şaplaklar atıyordu tenine. Ne yapacağını bilemedi Bir iki defa boğazından hırıltı geldi Sonrasında çıkan sesten kendi bile ürperdi. Yumuşacık, sıcak yuvası yoktu artık. Buz gibi bir kundağa sarılınca anladı Dünyanın ne kadar zalim olduğunu. Korkma Haticecik dedi bir ses, Yabancı değildi, Kendini bildi bileli duyardı bu sesi. Yumdu gözlerini, sustu. Dünya denen mekânda ilk uykusuydu bu. Sonraları öğrenecekti Uykunun bir çeşit kaçış olduğunu. Ve anasının bedeninden kopmanın acısını Yıllar boyu çekecekti Gündüzleri karşısına dikilen bu acı Geceleri kabusu olacaktı. Beklide uyumaktan vazgeçecekti bir gün Ya da sonsuz bir uykuya dalacaktı… Acıydı dünya Yesen yutulmaz, yutsan hazım olmazdı. Bilirdi Hatice kahpe dünyayı Bu yüzden hiç hayal kurmadı. O yedi yaşındayken bile kocaman bir kadındı. Hayat ona çocuk olma fırsatını vermemişti ki hiç. Ne kırmızı pabuçları nede naylon bebeği oldu O’nun tek oyuncağı babasının sabanıydı. Bir gün gelin ettiler Hatice’yi Yaban ellere verdiler. O zaten hep yabandaydı ki, hep gurbetteydi. Bu yüzden olsa gerek hiç zor gelmedi hasret. Bilirdi görevini ev içindeki yerini. Zaten çamaşır bulaşık onun için iş değildi Komşular da geliyordu kimi zaman. Yaşlı anacığını da görseydi Birde kocası sarhoş gelip dövmeseydi Mutlu bile sayardı kendini Yıllar sonra yine baba ocağındaydı Hatice Kocası öleli on beş sene olmuştu On beş yıldır bir başına yaşıyordu. Yaşlıydı artık çalışamıyordu Eskisi gibi komşuları da gelmiyordu. Ne ekmeği kalmıştı yemeğe Nede sobayı yakmaya odunu. Gözlerini gezdirdi boş odada İniltiyle bir süre dua okudu, Sonra yumdu gözlerini, sustu. Bu Hatice ninenin son uykusuydu… Soğuk bir şubat günü dünyaya gelmişti Sancılar eşliğinde. Yine bir şubat günü Terk ediyordu dünyayı sessizce… 2008-Üsküdar Naciye ÜRÜN |