SIR GİBİ SAKLA
susmaların ötesine geçti sınırların
gitmelerin en güzel kılıflarını diktin usulca sessizliğine böldün, parçaladın yıktığın sevdamın duvarların altına gömdün beni suskunluğunun ardına sakladın aşkındaki sırrı acılarını hediye ettin bana giderken gökyüzümü aldın gözlerimden en ıslak şarkıları bıraktın kulaklarımda hala inleyen karanlığa gömdün düşlerimi inandığım ne varsa, toprak olup sızdı avuçlarımın arasından rüzgarlarla savruldu kim bilir bilmediğim nerelere dağıldı. gittim gittim de.... hangi bedeni götürdü sence ayaklarım? ruhumun ipleri hala senin ellerindeyken hangi masalın kahramanına kanardı ki bu yürek? ben sessizce gitmedim ki....! bağıra bağıra, yana yana, gözlerimin tuzu yüzümü yaka yaka suskunluğunla kazdığın mezara götürdü bu ayaklar beni...! sen hikayeni başka duvarlara yazdın yok saydın benimle ilgili tüm tümceleri beni anlattın ama yine beni astın yok sayışlarınla darmadağın ettin sana uzanmış bütün kelimelerimi kan kırmızıya boyadın bende kalan anılarımı çocukça masumiyetimi aldın benden yok artık o sokakta ip atlayan küçük kız çiçeklerin kokusunu, adını unuttu bir tek /adı/ kaldı ona....! unuttu unuttu ama.... bir tek Seni unutamadı; anlamsız suskunluğuna inat...! her bir sözünü iliştirdi her doğan gündeki güneşe rüzgarlara bıraktı bugün de aldığı nefesini belki hissedersin de, yaralarına dikiş olursun diye gözlerini kapattı her gecenin siyahına bilse de gelmeyeceksin hazır tuttu yine de valizini yüreğinin hep yanında hiç unutmadı bu şehrin kalabalığında seni küfürler birikse de dilinin ucundaki yokluğuna yuttu... yeni bir çizik daha attı kalbinin tam ortasına sürgün etti kendini kalbine sana HOŞÇAKAL SEVGİLİ diye veda ederken yalvarışlarını gizledi aslında içine... GİTME...! demeni bekledi bütün cesaretinle yıkadı cümlelerini gözyaşlarında görür de belki tutarsın sandı sımsıkı olsun be adam....! ben seni korkaklığınla da severim...! sır gibi sakla içinde beni bulmasınlar sendeki beni... uyandığın şehrinde açılan gözlerinde olmakta güzel....! /NergizA/ |
Saygılar