Hüzzâm Nâleler...sana; son baharımın neftî ıslaklığında yeni filizlenmiş isyanımı ektiğim toprağın göğsünde yeşeren gizil bir çığlık ve hüzzâm nâleleriyle sesleniyorum süveydâ bekleyişler biriktiriyorum yokluğunu işlediğim gül desenli heybemde bulutların gözyaşıyla çoğalıyorum kısır duygularının çoraklığına inat ama sen bilme... söyle sevgili; kaç asrı isimsiz bıraktık Yusuf kokulu zindanlar yıkıldığından beri kaç nehir kuruttuk acımasızca kerbelâ susuzluğumuza derman diye yıkarken sınırlarımızı hüviyeti meçhul atlılar aymazlığın ötesinde bir suskunlukla kaç kıyameti sûrsuz yaşadık gerçeğin ruhuyla mâruf düşlerimizde belki; bir kez olsun bakabilseydik birbirimizden habersiz kapanan gözlerimize tevbesi kabul olmuş bir Âdem huzuru bir Eyüp sabrı düşerdi yüzümüze yarasında yaradana şükrü bilenen senin damarlarında İbrahim tevekkülü benim parmaklarımda bir Hacer direnişi kazdığı umutlara zem zem diye inleyen heyhat; belkıs azametiyle bakarken yarınlara bedevî bir yalnızlık düştü zühresiz gecelerden mukallit yanımıza buzul nisyanlar çöktü ateşten bir çavlan misali kanımıza paslı zincirlerle bağlıyız artık efsunî maskelerle viranlığını gizlediğimiz kahrı şen tavrı gülşen mekanımıza şimdi; yılgın ve yorgun kelimelere rağmen karanlık bir imsağın ümitvâr sinesinde reddedip sensizliğin yoksulluğunu sonsuz iftarlara niyet ediyorum hadi kuşanıp sen de tüm varlığını en mütebessim ve hây nefesinle bir şarkı fısılda yaşamın yüreğine .... |
Allah'ım şu kalp sarayımızın sahibi başkası değil sensin
Öyle bir yar nasip eyle ki saraya sürekli sana secde etsin
ALLAH'ım senin kahrında hoş lutfunda hoş ötesi var mı
ne olursan ol yine gel diyen başka kimin kapısına gitsin