Süslü Tavanlar Altında Yaşamak ya da Hoşçakal Mutluluk
Küçüktük
küçücüktü dünyamız sarı ışıklar yanardı odamızın duvarlarında bir odun sobasının dirseğinden yayılırdı sevginin melodisi ateş yalımı ışıklar dans ederdi her köşesinde kocaman yüreğimizin hiç istemedik avizeler neon ışıkları /olmadı da zaten/ sen yeterdin bana ben sana yeterdi geceye bir dere kenarında yanan elmas gözlerin üç beş bardağımız petrol rengi bir şekerlik bisküvi reklamlı çay tepsimiz vardı şarkılar söyleyen çinkosu atmış mor çiçekli çaydanlıkta demlenen dumanı üstünde soğu dindiren çağıran mutluluğu bir bardak çaydı ömrümüz Ne zaman yüreğimizi koyup bir kenara ellerimizle dokunduk hayata bozuldu tılsım söndü ışıklar sustu çaydanlık Gözlerindeki elmastan avizeler yaptık paralar harcadık sildik duvarlardan sarı ışıkları Kovmak için mutluluğu süslü kağıtlara sardık aşkımızı harcadık ömrümüzü daha büyük daha süslü daha afili tavanlar altında yalnız/ca oturalım diye. |