yazılamayan yalnızlık
Sanki cana kast ediyor yağmurlar,
Bulutlar kan revan içinde. Hepsi böylemi idi aşkların, hep böylemi yaşandı aşklar. Geri zekalı tayfaya, sarhoş kaptana, kırık pusulaya sahip yelkeni yırtık yelkenli gibi savrulmalımıydı bilinmezliğe doğru sevenler. Karamsarlık ve acabaların, bilinmezlik ve imkansızla olan oyununda kaybedenler neden hep aynı kişiler. Neden hep bir kavganın içindedir ki yalnız insanlar. -Sahi insanlar neden yalnızlar. Yalnızlar, genelde çok kitap okurlar. -Sahi neden çok kitap okur yalnız olanlar. Aydınlık bakan siyah gözler mi var satır aralarında, yoksa harman rüzgarlarında savrulan saçlar mı? Hangi noktalama işaretinde saklıdır ki, o, artık namahrem olan sevgilinin kokusu. Hangi sayfanın hangi paragrafında saklıdır hep söylenmesi gereken ama dile gelmeden yolunu kaybeden kelimeler. Hangi başlığın altında yazar sevgiliye açılan yüreğin figanı. Hangi kapağın arkasındadır, yare gönderilen imzasız selamlar. Hangi yazarın kaçıncı cilt kitabında bulunur tam da beni anlatıyor diyebileceğin bir hikaye. Kendimden biliyorum aslında, yalnız insanın susması bile feryad’ı andelibtir. Kendimden biliyorum aslında, yalnız insanın bakışları bulutludur biraz, aldığı her nefes rayiha’i reyhandır. Kendimden biliyorum aslında, yalnız insanın gönlü vefasız hanıdır. Kendimden biliyorum aslında, yalnız insandır müzikte arabesk sektörünü ayakta tutan. Ve yine iyi biliyorum ki, sanki haramdır, melatonin, serotonin, endorfin adlı üç hormonal zavara zingolar, yalnız bünyeler için Okuduğum şairlerden biliyorum en güzel sevda şiirlerini yazanların yalnız olduğunu. Adım gibi biliyorum yalnızlığın ne olduğunu, damarlarım o yüzden Vivaldi bestesi gibi bir durgun bir hızlı ve karınca yuvası misali kaşıntılı ve karma karışık. Öyle bir biliyorum ki Onsuzluğun ne olduğunu! O’nun yokluğunda; kafatasım, tarhana kıvamına gelmiş beynimin taşıp döküldüğü çorba kasesi. Yüreğim en ölümsüz aşklar için inşa edilmiş bir krematoryum müzesi. |