EŞİME (Tanışmamızın 55. Yıldönümünde)Bilmemem mümkün mü ki, ömrümdeki yerini, Nasıl öderim senin hakkını, değerini? Seni ilk gördüğümde, liseli küçük kızdın, Taze açan bir çiçek, yeni doğmuş yıldızdın. Elini ilk tutuşum, ilk öpüş, ilk kaçamak, Elli yıl geçmiş ama, mümkün değil unutmak... Gerçek sevgi ne imiş, ilk kez birlikte tattık, Yaşam gerçeklerine, birlikte adım attık. Mutluluk, neş’e, bazen kıskançlık, elem, keder, Kavga etsek de bizi ayırmadı hiç kader. Sonra bu aşk filizi büyüdü ve gürleşti, Allah öyle istedi, yollarımız birleşti. Gün oldu, dağıttığım çiçekleri sen derdin, Bana dünya güzeli iki tomurcuk verdin. Zor günlerimizde de, sürüyü hep sen güttün, O iki tomurcuğu, yüreğinde büyüttün. Hiç yokluk çektirtmedin, soframızda aştın sen, Sıkıntımda, neş’emde, yuvamdaki eştin sen. Tomurcuklar büyüdü, yeni çiçek oldular, Torun cıvıltısıyla yuvamıza doldular. Yaşamın tüm tadını biz onlarda bulmuştuk; Şimdi iki ihtiyar; nine-dede olmuştuk. Yavaş yavaş başladı motorlar teklemeye Ve yorgun kâlp, dinlenme gününü beklemeye... O zaman da sen benim az mı cefamı çektin? Neredeyse ölüme benimle gelecektin. Evlatlarım, başta sen, yani bütün aile, Hep berabar boğuştuk sanki Azrail ile. Şimdi benim hem anam, hem de kardeşimsin sen, Elli yıllık kadınım, biricik eşimsin sen. Gece mehtabımsın sen, sabah güneşimsin sen. Bazen kızsan da bana, sana haksız diyemem, Sen, benim herşeyimsin, aksini söyleyemem. Bunca yıl emek verdin, hakkını ödeyemem. Ben derdimi anlattım, fazla söze ne hacet, Ben ödeyemem ama, sen hakkını helal et... Ünal Beşkese |