ayrılıkgeceye çeyrek vardı ayrıldığımızda gök karanlık düşler karabasan hangi sokağın gözyaşı akıyordu hangi sokak kuru ürküyordum yağmurlardan ceplerime doldurdum bulutları usulca baktım arkandan ağlamadan yıldızları üfledi feriştahlar gizlice ıssızlığıma yapıştı karanlıklarım senden kaç duvar örülür bir ömre kaç direk çıkar yüreğime batan dikenlerden serçeler seher telaşındayken başıma yıkılan bu şehre hicranı bir başka yaşar sevenler lavaşın demlenmesi gibi közde tüm tüm tüter dağ kekiği gibi acılar vermez pişmekten öteyi özge ne bilir bakır patlayan akşamların kadrini gidişleri bile tarif edemeyenler biliyorum ne dilek tutulacak ne kuyruklu kayacak talanına gelmişim endemik yaraların inat olur toros çiçeği en uçurum yerlerde biter kapariler yolu nerden aşar ki kar katırlarının kasım |