geceyi gündüze bağlarken, susmanın yansıması...
uzağından bir kıyının
taş kaydırıyorum dümdüz denize yersiz sözler büyüyor içimde duruyor rüzgar öylece… zaman akmıyor düşüncelerimde saate, takvime bakıyorum yarına varmış , gece gündüze bağlanmış bile… susarak ağlıyorum, tükenmiş sorular cevaplarımı yitiriyorum, korkusuz bir korkak yenilmenin en büyük zafer olduğunu anlıyorum usulca dağıtıyorum, ne varsa gelmiş geçmiş tüm yoklamalara YOKUM diye haykırmak istiyorum yokoluşun varoluş biçimine saklanıyorum yakınlaşsam bir dağa, ya da kaçsam dümdüz ovalarda yamaçlardan uçsam, kayalıklarda parçalansam duygusuzlaşınca insanlar, hepsi bünyeme yarar diyorum, zor diyorum, uyuyamıyorum binparça, dur bir dakika bir şey vardı düşlüyorum, özlüyorum her yola koyuluşumda nihayetinde nereye varacağını unutan keloğlan masallarına olayı bağlıyorum sonra yine susuyorum denizin suyundan uzak, kıyılardan uzak duran rüzgarlarda çırpınıyorum kıyıya sığınamadan, boşverip taşa maşa fırtına denizlerinde kendim boğuluyorum noluyor diyorum, noluyor en az ben de sizin kadar anlamıyorum anlamsızlaşıyorum en iyisi diyorum en iyisinden en alasından, gelmişine geçmişine en güzelinden en afilisinden dur bir susayım diyorum olmasaydı böyle, olmasaydı... oldu ama böyle, daha çok susayım diyorum aslında şuanda yalnız kuş cıvıltılarını duyarken kana kana en temiz en berrak susmaları yudumluyorum… ( Dilek KARSLIOĞLU ) |