SAY Kİ
Say ki,
Gözlerinden akıyordu gönlümün nehri Aynaların kırıldığı yerden Yakaladım gülüşlerini. Sessizliğin gölünde yıkanıyorduk Ve yaralarımızın kabuk tuttuğu En hassas yerinden kanıyorduk. Say ki, Nuh’un Tufanından kopup da gelen Son umuttu gözlerin. tutunduğum. Adı konulmamış bir çocuktu aşk Ölümü beklenirken inadına büyüyen. Yolumuz sevgiden geçiyordu. Çarpıştık birden. Say ki, En güzel türküleri kundağında sallarken ahlarımız Acılarla doğranan umutların yaralarını Sevgiyle sarıp, Umarsız bir aşkın devası olacaktık. Say ki, Bir ülke arıyordu yüreklerimiz İltica etmek için acılardan. Yolunu yitirmiş fırtına kuşlarıydık Çığlık çığlığa uçan, Hüzünlü şarkıların güftesinde boğulan Yırtarak gökyüzünü, Güneş topladık bulutlardan. Say ki, Soluk soluğa koşarken. Arta kalan nefestik, Tükenen zamanların maratonunda. Ve ilacıydık ağrıyan yüreklerimizin Eylül sonunda. Bütün keşkeleri yakmak için iyi kilerin ocağında, Yıkadık kirli dünyayı yakamozlarla Bıraktık güneşin avuçlarına. Say ki, gönlünün otağında hiç konaklamadım Ve çekip içime kokunu yıllarca saklamadım. Gün battı deniz kabardı aniden Dalgalar yuttu bizi. Ya da, Tatlı bir meltemdi denizden gelen. Yalayıp geçti ellerimizden. Say ki, Yağmur yüklü bulutlar gibiyiz şimdi Üstümüzde kanat çırpar yıldızlar. Yağsak üşürüz ,yağmasak kurak. Bu sevda çıkmaz sokak. Anlıyorsun değil mi? Say ki, Yalancı baharın toprağına düşen cemreydi aşkımız Vurgun yedi çiçekler erken geldi kışımız. Say ki, Bu aşk oyununu tamamlayan pazılın Kaybolan parçalarıydık. Yerimize takıldık ve oyun bitti. Say ki, Çölde seraptık Son yudum suydu avucumuzda aşk İçerken akıp gitti. Say ki, Güzel bir düştü yaşadığımız Uyandık bitti. MELAHAT ÇETİNKAYA |
say ki; sevgiler ölmez...
beğenimle