Aşka akıl yürütmek
taneler haline dönüşmüş
akıyordu benliğim bir sır gibi sakladığım artık gerçek bir sırra dönüşmüş karanlık bir toprağa ayak basmıştı ruhum.. yok, bu ben olamam! dedi benliğim hayır, hatırım için gömülemez bir çiçek ve anlamıştım artık, imkansızdı aşka akıl yürütmek, imkansızdı onu anlamak dinlemek ve gerçeğini, özünü; öğrenebilmek.. bir tane daha bulabilmek için ağır basan bir duygunun kölesi olmuştum, gönlüm artık göçebe bir kuştu, hangi sudan içtiği hiç önemli değil, çırpınırdı kanatları sıcacık kumlarda sırf temizlenebilmek için; arınırdı kendi pisliğinden başka bir pisliğe.. aşka akıl yürütmek imkansızdı bu gece düz bir gerçeği anlamayan bir zihin ile, yol almaya benziyordu; yol aldıkça kayboluyor, bir adım daha yaklaşıyordum bilinmezliğe.. sonunda, kendi düşlerim olamayacak kadar sınırsız bir yere ulaştığımda büyük bir kayanın hem üzerinde hem de içinde gibi hissediyordum kendimi, konuştuğum yaşlı bir baykuş oldu, en az bir insan kadar zeki bir yaratıktı bilmiyorum, belki de kendini gizleyen; çok güçlü bir varlıktı, gece karanlığı iyice çökmüş, kayanın içi, dışından daha soğuk bir hale gelmişti, öğrenebilmek uğruna öğrenmiştim yalnızlığı da, şimdi o kayadan çok uzaklarda, bir tepenin üzerinde duruyordum, ve hala akıl erdiremediğim bir şey vardı bir damla su gibi bir şey içilesi ama, içildiğinde içinden bir parça olunası; gerçekten bir damla su; hayat yolunda kırılası umutlar ardında yaşayan insanlardan, onların zavallı hallerinden, her gün birbirlerinin benzerlerinden oluşan bir ordudan, silahlarından, tehditlerinden, kelamsız uzanan kalemlerinden ve asla varolmayan hayretlerinden sıkılan bir hayatı tadarken, içimde oluşan bir kuşatmayı dile getiriyordum sadece, akıl sır erdirilemeyecek bir kuşatma, son noktayı koymak gibi, bir damla su gibi bir şey.. |