(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
gel hele hele bi’ kulak ver evlat! şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
gel hele hele bi’ kulak ver evlat! şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Adaletsizliğin temeli cehalete ve insani en kötü zaaflara bağlıdır...dediğin gibi Sevgili Sabiha Dostum hırs ve menfaat ...yani şahsileştirilmiş hukuğun toplumu ayakta tutacak olan adaletle bir ilgisi olamaz.
Gönülden kutlarım değerli dizeni.Bir dize ki koskocaman sayfalar dolusu şiir.
Her dem sonsuz sevgimle ve saygımla kıymetlim yüreğine.
"şahsileştirilmiş hukuğun toplumu ayakta tutacak olan adaletle bir ilgisi olamaz."
ifade ettiğiniz gibi aynen öyle sağolasınız teşekkürlerim okuma yorumlama nezaketinize hayata kattığınız erdemli sevgi yürekli cümle güzelliklere iyi ki varsınız şanssınız değerli Şükran dost sevgilerimle hep..:)
bunca zaman özür dilemediler de niye şimdi diyeceğim konu uzayacak..:) benim de siyasetle bi işim yok ama ülkem de dünyada huzur mutluluk istiyorum bilinçli olmak tarihten ders çıkarmak zorundayız
silahların değil çiçeklerin gölgesinde bir dünya dileklerimle sağolasınız değerli Naci hocam iyi geceler..
bizim kimseyle bir derdimiz yok bakın olayların içine nasıl oyunlarla çekiliyoruz komşularımızla aralarımız nasıl bozduruluyor linkteki haberi izleyin
abd üslerinin bizim ülkemizde işi ne rusya bahanesiyle girdiler rusya dağıldı ortadoğu pkk ırak vs silah satışı ekonomilerinin candamarı ortalık onun için durulmaz kürdistan kurdurmanın peşindeler ülkeyi bölme kürt kardeşlerimizi kullanma madenleri kullanma yeni üsler kurma ortadoğuya yerleşme derdindeler kürt kardeşlerimizi de rahat bırakmayıp birbirine düşürecek başlarına birilerini bela edecektir sistemleri böyle..:) rabbim cümlemize akıl fikir dünyamıza huzur versin amin.
size katılıyorum ama bilgili bilinçli olmak durumundayız
köşe yazısından önemli bölümler...
(İngiliz arşivlerinde uzun süreden beri araştırma yapan bilim adamlarımız ilginç bilgilere ulaştılar)
İngiltere’nin Orta Doğu’yu yeni küçük devletlere bölüp yönetmek için çalıştığını Anadolu’yu bölüp İSTANBUL DEVLETİ kurmayı planladığını biliyor muydunuz.!!.
Satanları uyarınız.!
Lütfen vatan topraklarını satmayınız! cennette yaşarken kendinizi cehenneme atmayınız.!! )
İngiltere’nin Birinci Dünya Savaşı ’ndan sonra Orta Doğu’yu yeni yaratılan küçük devletlere bölüp yönetme arzusuna İstanbul’u da katıp bir İSTANBUL DEVLETİ kurmayı planladığını biliyor musunuz.!!. (anlaşılan o ki hâlâ peşindeler)
“İngiliz arşivlerinde çıkan “gizli” ibareli bir belgeye göre 1920’de imzalanan Sevr Anlaşması’ndan önce İngiltere başbakanlık seviyesinde; boğazları devletin sınırları, yönetimi, savunması vb. gibi konuların tartışılarak İstanbul ’un ayrı bir devlet olarak kurulması fikri ortaya atılmış.
Bu belgenin asıl önemi, Birinci Dünya Savaşı ’ndan sonra İngiltere’nin Orta Doğu’yu yeni yaratılan küçük devletlere bölüp yönetme arzusuna İstanbul’u da katmaları..
İstanbul Devleti’nin yönetimi: Fransa, İngiltere ve İtalya temsilcilerinin olacağı bir komisyon tarafından yürütülecek eğer isterlerse ABD, Romanya ve Yunanistan’dan da delegeler katılabilecekti. Osmanlı Devleti’nin bir delegesinin bu gruba dahil olması en son yapılacak bir iş olarak kararlaştırılmış…
“Bu projeye göre kurulacak İstanbul Devleti’nin sınırları Doğu ve Batı’da Marmara Denizi ve Enos-Midis (veya Çatalca) hattı arasında olacaktı. Anadolu’da ise Boğaziçi’nin Şile-İzmit hattının Batısı bu devletin sınırları içinde kalacaktı. Çanakkale Boğazı’nın da İstanbul Boğazı gibi bu yeni devlete dahil olması öngörülmüştü. Çanakkale Boğazı’nın Anadolu’daki sınırları Bozcaada dahil olmak üzere Anadolu’da 80 km’lik bir hat üzerinde olacaktı. Bu iki boğaz bölgesi haricindeki Marmara Denizi’ne bitişik Anadolu toprakları Osmanlı Devleti’ne bırakılacaktı. Kuşkusuz bunun amacı Çanakkale ve İstanbul Boğazları’nın kontrol altında kalmasıydı.”
Doç. Dr. Hakan Özoğlu - Central Florida Üniversitesi
Ortadoğu’da ülkemizde yaşananlar son durumlar… (birinci dünya savaşındaki planların halen devrede olduğu açıkça anlaşılıyor)
Vatan topraklarına ve özellikle Trakya topraklarına yoğun yabancı talepleri… (ki vali dahi uyarmak zorunda kaldı acilen önlem alınmazsa sonuç kendini feshetmeye yok etmeye götürür)
Açıkça anlaşılıyor ki geçmişten günümüze yukarda ki planlar AB.. D hepsi seçenekli daha da genişletilmiş olarak uygulamada…
Araplar, 1940’lı yıllarda bölgede Türkiye’nin lider olmasını istemişti. (İngiliz arşivinden)
“Türkiye’nin 1945-50 yılları arasında, genelde Ortadoğu ve özelde Filistin’de takip ettiği politikalarıyla ilgili literatürde genel açıklamaların dışında hiçbir detay bilgi yoktur. arşivlerdeki belgelere göre Türkiye, Filistin meselesinin uluslararası bir soruna dönüştüğü 1945’ten 1948’e kadar Arapların tezlerini destekleyen bir çözüm yolunu savunmuştu. Türkiye, Filistin konusunda verdiği destek nedeniyle tüm Arap dünyası tarafından ‘Filistin’in müdafii’ olarak ilan edilmişti. Arap-İsrail savaşında Mısır, Ürdün ve Irak ordularının yenilmesi üzerine Suriye ve Lübnan Devlet Başkanları Türk Dışişleri Bakanı Necmeddin Sadak’a başvurarak Türkiye’nin tıpkı Osmanlı döneminde olduğu gibi Arapların liderliğini ele almasını istemişlerdi. O dönemde Ortadoğu’nun patronluğu rolünü sürdüren İngiltere, Mısır’ın liderliğinin devamının İngiliz çıkarlarına uygun olacağını düşündüğünden Suriye ve Lübnan’dan yükselen seslere kulağını tıkamıştı.”
Türkiye İkinci Dünya Savaşı’na katılmak istedi ama İngilizler bunu reddetti
“Literatürde geçen ‘Türkiye İkinci Dünya Savaşı’na fiilen katılmamak için ona göre bir siyaset takip etmiştir’ bilgisi doğru değil. Aslında Türkiye İkinci Dünya Savaşı’na fiilen katılmak istemiş ancak geç müracaat ettiği için olmamış. Dönemin Genelkurmay Başkanı Kazım Orbay, 1945 yılının sonunda İngiliz Genelkurmayı’na Türkiye’nin savaşa katılma isteğini ifade etmiş ancak İngiliz Genelkurmayı; İtalya’daki Alman kuvvetlerinin temizlenmesi için önceden planlanmış olan harekata Türkiye’nin son anda dahil edilmesinin mevcut planlamayı değiştireceğinden ve ABD’nin de onayını gerektirip bunun da epey zaman alacağından Türkiye’nin müracaatının reddedilmesini istemiş. İngiliz Genelkurmayı ayrıca, Türk askerinin modern bir savaş için harp tecrübesi bulunmadığından müttefik güçlere fazla faydasının olmayacağını rapor etmişti. Ancak, İngiliz Başbakanı Winston Churchill buna itiraz ederek Türk askerinin, ABD’nin seçme birçok askeri birliğinden bile daha iyi savaşçı olduğunu rapor edip Türkiye’nin savaşa girmesinde ısrar ettiyse de İngiliz Genelkurmayı’nın dediği oldu.”( İngiliz arşivi) Vatansever yöneticiler ve halk her zaman dikkatli olmak durumundadır!!
“Atatürk dört hafta dinlenseydi 25 yıl kadar daha yaşayabilirdi.” (İngiliz arşivi)
Atatürk’ün kullandığı ilaçlar bakım ve tedavisinde ihmalin olup olmadığı ve varsa bunda kimlerin rolü olduğu kesinlikle araştırılmalıdır..!!
“Atatürk’ün hastalığıyla ilgili raporlar 1938 yılının başlarından itibaren arşivlerde yerini almaya başlamış. Bu raporlarda, Atatürk’ün hastalığının devlet işlerini aksatacak derecede kendisini rahatsız ettiği belirtiliyor. Ayrıca, Fransız doktorların Türkiye’ye geldiğinden ve Türk doktorlarının yaptığı teşhiste onların da hemfikir olduklarından bahsediliyor. Yine, Ankara’daki İngiliz elçisi Sir Percy Loraine’den Londra’ya giden ve bazısı gizli ve şahsa özel olan raporlarda, Fransız doktorların ‘Atatürk’ün 4-5 hafta uygun bir şekilde istirahatı ve bakımının yapılması neticesinde iyileşeceği ve 25 yıl kadar daha yaşayabileceğini’ ifade ettikleri belirtiliyor.” Doç. DR. Mustafa Sıtkı BİLGİN
Atatürk’ün kullandığı ilaçlar bakım ve tedavisinde ihmalin olup olmadığı ve varsa bunda kimlerin rolü olduğu kesinlikle araştırılmalıdır.. (Atatürk “beni Türk hekimlerine emanet ediniz” sözünü boşuna söylememiştir)
Ülke yöneticileri ve halk her zaman dikkatli olmak durumundadır.!!
Bugün ki mevcut politik sistemde her ulus kendi çıkarlarını kollamak durumunda.. tüm insanlığın çıkarlarını öne çıkaran erdemli bir sisteme geçilmesi ki ülke yöneticilerimizin bunu gerçekleştirmesi bu konuda lider olması dileğimiz ancak o zaman tüm dünya huzura mutluluğa kavuşacaktır..
Geçmişten bugüne dünyadaki kargaşanın huzursuzluğun mutsuzluğun ana sebebi ise;
mevcut sistemlerin insan ruhuna coğrafyasına uygun olmaması, eğitim hataları, yönetim şartlarının yetersizliği, yönetime talip olanların becerisizliği; ya da ülkeye insanlığa hizmetten uzak küçük azınlıkların mutluluğuna hitap eden kısır çıkarcı polika anlayışlarıdır.. çoğunluk mutsuzken aklı başında hangi insan mutlu olabilir ki bu anlayışla sürekli diken üzerinde yaşanılması -dikenüssü bir ömür- kaçınılmazdır.. Bundan önceki yazımda da (dünleri de taşır gün) belirttiğim gibi;
ASİL devre dışı VEKİL SİSTEMİnde; asilde gerektiğinde etkin olabilmeli.!! TEHLİKElere karşı ülkesini koruyabilmelidir.. daha iyi bir sistem buluncaya kadar acilen sistemde iyileştirici düzenlemeler şart!..
Hanedanlık sisteminde; bir krallığı imparatorluğu dışarıdan müdahale ile ele geçirmek çok zor..
Günümüz demokrasisinde ise; ÇOKlu-DEĞİŞKEN yönetim sistemine müdahale etmek ele geçirmek çok kolay.. şimdilerde parası olanlara yönelik olsa da herkese açık olmasının güzelliğinin yanı sıra, her türlü TEHLİKEye de açık.!!
Halkı;basın-yayın, tv, pc-inter vs yollardan, tiyatral görüntülerle, şovenistlerle ikna etmek, iyi olanları kötü, kötü olanları iyi göstermek, yanıltmak, kandırmak çok kolay.. (lütfen dikkat!! iyi zannettiklerimiz kötü, kötü zannettiklerimiz iyi olabilir..)
Dolayısıyla ülkeler tehdit altında gücü ele geçirenler ülkelerin meclisine tüm partilere kolaylıkla adamlarını yerleştirir, çıkarlarına uygun istediği kanunu çıkarttırır, erdemsiz kişiliklere istediği her şeyi yaptırabilir.. bu zamanda parayı veren düdüğü çalar vesselam..:)
Asili devre dışı vekil sisteminde; asil de gerektiğinde etkin olabilmeli.!! tehlikelere karşı ülkesini koruyabilmelidir.. daha iyi bir sistem buluncaya kadar sistemde acil iyileştirici düzenlemeler şart.!! Bunu kim hangi ülke başarırsa tarihe adını kazır..
Hepimizin özlemi birlik beraberlik içinde huzurlu mutlu bir dünya..:)
Ortadoğu’da ülkemizde yaşananlar son durumlar… (birinci dünya savaşındaki planların halen devrede olduğu açıkça anlaşılıyor)
Birliği dirliği huzuru bozma ülkemizi karıştırma iç savaşa sürükleme çabaları can yakan terör belâsı vs..
Vatan topraklarına ve özellikle Trakya topraklarına yoğun yabancı talepleri… (ki vali dahi uyarmak zorunda kaldı acilen önlem alınmazsa sonuç kendini feshetmeye yok etmeye götürür)
Açıkça anlaşılıyor ki geçmişten günümüze yukarda ki planlar AB.. D hepsi seçenekli daha da genişletilmiş olarak uygulamada…
Ülkemizde- Ortadoğu’da yaşanan ilginç gelişmeler de gösteriyor ki ..düşmanın oyunu bitmez
”Su uyur düşman uyumaz” o gün savaşarak alamayanlar bugün her yolu her yöntemi kullanarak cazip görüntülü oyunlarla her açıdan çok değerli topraklarımızı geçmişimizi geleceğimizi özgürlüğümüzü ele geçirmenin peşinde.. gün topraklarımıza tohumumuza suyumuza tarihimize geçmişimize geleceğimize değerli beyinlerimize.. ve dahi kendimize sahip çıkma zamanıdır..
Altı-üstü hazine ata yadigârı toprakları satmayınız unutmayınız ki mirasyedi evlat gibi toprak satan her ülke (Filistin örneğinde de yaşandığı gibi) yeni sıkıntılar satın almakta kendini kendi geleceğini yok etmektedir.:( toprak satarak zengin olunmaz..!!! toprağın altını üstünü işleyerek zengin olunur..:)
b-alık b-alık ah ölü balık
okyanus dolu-suydu yemin
sen okyanustun okyanus senin
kör mü oldun ağa mı düştün
ki yemin senin ölüm emrin
oltanın ucuna takılıydı yemin
okyanus yem ve balık;
ve okyanus dolusu yem-balık balıkçının artık…
Birlik-beraberlikten insan ve toprak bütünlüğünden ayrılmayınız lütfen vatan topraklarını satmayınız..!!
Kendinizdeki elinizdeki hazineye sahip çıkınız değerini biliniz!
kaldı ki size bir önceki yazınızda osmanlıdan çok osmanlı olmaya çalışan,bile bile yüzbin canı yazlık kıyafetiyle rusyaya ölüme gönderen enver paşa dingildeşliğinden de söz ettim..
bu millet hangi etnik kökenden gelirse gelsin,her bireyi üstün cesaret madalyası sahibidir..
bizi kimse bölemez,parçalayamaz...
sorunların sükunet iyiniyet ve sadakatle çözüleceğini umuyorum..
ki savunduğum bir düşüncedir halkın önemli kararların içinde yer alması her kesimin temsil edilmesi zaman zaman yazılarımda dile getirmeye çalışmışımdır..
politika çok farklı çalışır politikacı başta kalmayı popüler olmayı tercih ediyor ki bu anlayışların da değişmesi gerek artık aslolan insanlığın mutluluğu küçük zümrelerin değil tüm insanlık hedef alınmalı..
en azından böyle bir girşim güzel lakin burada seçim önemli neye göre hakikaten bunlar akıllı adam mıdır..:)
görünen o ki politik yapı akıllıdan ziyade hedefine ulaşmak için halkın sempatisini kazananları şöhretli olanları tercih etmiştir..:)
Kutluyorum Sabiha Hocam.
Muhabbetle..