NEREYE GİTSEM EDİRNE
"Nereyi gezsem, sensizlik yaralar beni."
Edirne’de ağaçlar arasında yükselir Selimiye’nin şerefeli minareleri... İnançla, ibadet gömleğim vücuduma sarılıp, Rabbime tüm varlığımla secde ederim... Bahçelerinde yapraklar içinde güvercinler, Yokuşu tırmanırken türbeler izlerdi beni: Gözyaşlarım da akardı yollardaki çeşmeler gibi, Meriç nehrindeki yağmur sularına ulaşıncaya kadar. Beyaz bulutlara kollarını değdirirken Ergene, Arda ve Tunca... Türk-Yunan sınırını çizerek akar gider Meriç ; Gala gölünde sazlıklardan havalanan yaban ördeğini; Elimdeki av tüfeği çivilendi, Yitik bir gençliğin uzak sınırlarından Gönlümü ansızın atılan bir saçma vurdu . Büyük taşların altından tarihin hazinesini kaldırdım Edirne’de; Ve yan yana yattım lale bahçelerinde. Ancak, sabah olunca kara bir horoz Ötünce uyandırıldım ve rüyalarımdaki pehlivanlar kayboldu. Bıktım, uykularım bulandı yaban türkülerinden, Ne isterler acaba Trakya / Edirne’de Yaşadıklarını söyleyen bütün bu insanlar? Bütün insanlar sürülmüş topraklarından göçe; Geçmişteki kurtuluş için, Savaştan kaçanın çektiği acıyı biliyoruz. Üzerleri çiçek açmış şehitlik anıtını görürüz; Özgürlüğü ve barışı yakalamak isteyenlerin, Kımıldamadan tepeleri beklemekten usanmamış olanlardır. Edirne’de Ramazanda akşam olunca ezan sesleri bir başka duyulur, Durmadan camilerden yankılanır, titretir Ama tek bir taş bile kımıldamaz yerinden; Kaybolan ışıkta hiçbir zincir ıslanıp parlamaz, Beyaz ve altın renkler içinde mermerleşerek Durur ve bekler... Bir yabancı gibi geziyor şimdi; Hiçbir yeri bilmiyor, sınır dışında kaldı... Nereye gitsem Edirne, Nereyi gezsem ,sensizlik yaralar beni... Figen ANAR |