SESSİZ BİR SONBAHAR DA DÜNYA
SESSİZ BİR SONBAHAR DA DÜNYA
Sessizliğin içinde ne sesler var duyulan, Seslerin içinde olduğundan fazla... Hiçbir sır gizli kalmaz bu hayatta, Bugün olmazsa yarın çıkar birgün, Ölümden sonra da... Bütün günler, geceler yaprak döküyor, Hüznün ve sevinçlerin sonbaharında Ey gözleri her renkten bakan insanlar, Kaç asır ağlayacağız daha Ne kadar susacağız? Kaç bahar ekildik, kaç sonbahar biçildik, Kaç mevsim daha yaşarız Böyle dayanır mı bu yürek ölmeden Acılara... Ay karanlıktan bakıp gülümsüyor, Barışanlara, savaşan yıldızlara küs. Gökyüzüne serilmiş ateşler bulut bulut, Yer kızgın duman duman, Sırtını dönmüş rüzgar, Bir uçurum kıyısında Ağaçlarda kuruyan yapraklar gibi, Ha düştük ha düşeceğiz Elini vermiyor toprak! Yolumuz dönülmez, Geçtiğimiz bütün yollar tutulmuş Ne yöne dönsek acaba? Hüznün sarı yaprakları savruluyor önümüzde Sonbaharda demleniyor kalbimiz. Dört yanımız karanlık, O kadar yalnız ve çaresiziz ki, Kaybolduk ışığı olmayan labirentlerde, Alıp götürmüyor rüzgar Dağıtmıyor mutlulukları, Gözyaşıyla yıkıyoruz anıları... Ey bir ömrü feda ettiğimiz dünya; Ey aşk denilen susuz çöldeki serap, Bütün cesaretiyle bir korkuyu kovalıyor arkamızdan. Dilimizde yıllanmış hüzünden bir şarap gibi, Gönlümüzde ağır bir depremle Sallandık iki dudak arasında. Zamanın girdabında, Hep baharları bekledik uzaklardan. Sessizlikle boğuldu insanlığımız, Dünya aynasına her baktığımızda Hiçbir şeyi göremez olduk. Bu cehennemden her yanımız yanık dönüyoruz işte! Oysa ne umutlar beslemiştik; Yaşarken sende ey sessiz, es dünya… 23/09/2022 CUMA |