toprağın kör noktası
türedi hüzünlerin katline münhasır kelimeler aradım
görünmez gemilerin kağıt yelkenlerine üfleyen soğuk nefesli ruhlara katıldı sonra soluğum sessizlikte hata payımı sakladım , kıpırtı yoktu kapımda takıntılı ev sahibi gibi ayaktayım bütün koltuklara ve sandalyelere , oturdu geçmiş , inanır mısın , yatağımıza bile... gündüz kadar yaşadım geceyi sensizliğe ağlamayı bekliyordum sadece kelimeler bekledi gözyaşlarım , yaşanılası mı bilemedim ve gün , sana doğduğu kadar doğdu bana toprağının suyunu paylaştın sen birkaç süsenle bende bir kadınla tanıştım sana benzemeyi reddetti bende sarmaşığa sarıldım bir ölü kadar soğudum ama bir ölü kadar susamadım kana ve mezarlık küreklerini kullanmadılar boğmak için beni, toprakla sonra girdiğin toprağa seni sordum anlatmayı reddetti gözlerin o kadar güzeldi ki kimse bakışlarını göremedi. ve şimdi ayağımda beton dolu tenekeyle yılana sarıldım... |