soluk ranza düşleri
başka suretlerde kendini görmekten
korktu ve alelade biri gibi yok olmaktan... herkes kadar sevmek istedi ve herkes kadar terk edilmek. bazen kirli bir sabahlığı koklarsın sabaha kadar... yalnızlığın denizinde yüzerken bir gün malum büyük adam geldi. ben olmasaydım dedi seni seçerdi. ’neden’ dedim. çünkü sen yalnızlığını ikiye bölüp huzur içinde ölmeyi bekleyen tebessümleri yüzlerinin karanlık ve sert kıvrımlarından kurtulmuş , iki yalnızlık yarattın. ’Vay be’ dedim. devam etti. onlar bol yıldızları geceleri boşluğa üflenen dumanları küllerinde boğulacak anka kuşları gibi kalp atışlarının ritminde türkülerin söylendiği yanan sigaranın ucunda geçmişlerin yakıldığı -bir sigara daha- tiz çığlıkların suyun sabırlı gürültüsüne karıştığı -bağırmaya başlamıştı- çiğ duyguları boz bulanık akışına sattığım hayatın bu sarsılmaz hiyerarşinin EN tepesine ! yağmurun yağmaya korkacağı beyazlıklara dinamitleri yerleştirmek için ve sağır körebelerin ve kör pandomimcilerin arkasından doğacak geceyle en aydınlık gecenin başlayacağı gün doğumu maskelerini erittiğinde tüm insanlığın törpülenmiş dudaklarının ve bir baltaya sap olmuş insanların veya balta sapıyken insan olmaya çalışanların huzursuz yalnızların bileklerinden tutularak merdivenlerden tepelere çıkarıldığı...-duraksadı- bir sigara yaktı bitmeye yakın nereye atacağını şaşırdı , izmariti. içimdeki küllerin arasına sıkıştırdı sonra. elinde asası , denizimi yardı geçti. eliyle beni gösterdi ’Seni seçerdi yalnız dostum.’ dedi. gittiği yer suyla kapandı ve dalgalar devam edecekti. |