BİR OCAK BÖYLE SÖNDÜBİR OCAK BÖYLE SÖNDÜ Bir ilkbahar günüydü ağaçlar çiçek çiçek Güneş güzel bir günün müjdesini vererek Okşayan ışıkları dünyaya yayıyordu Tabiat her saniye başka hal alıyordu. Ilık tatlı bir rüzgar ılgıt ılgıt esmede Bin bir çeşit kokuyla nefesler kesilmede. Kuşların cıvıltısı dört bir yandan geliyor Çiçekler arı dolu,koyun kuzu meliyor. Yerler de sanki halı,yemyeşil baştan sona Amaç sanki Allah’ı hatırlatmak insana. O an istenen tek şey,bu saatler bitmesin Bu sonsuz güzelliği geceler gizlemesin. Bütün bu güzelliği yaşarken doya doya Her şeyi alıp giden bir ses çıktı ortaya. Bu beş vakit namaza çağıran yerden geldi Farkı,onlar mutluluk,bu ise acı verdi. Hem de nasıl bir acı,dayanmak ne kelime Allah’ım böyle acı vermesin kimselere. Bir evin iki oğlu,yaşları on,on iki Küçüğün adı İhsan,Dursun Ali öteki. İkisi de çalışkan,efendi çocuklardı Büyüklerini sayar,küçüğü severlerdi. Hele Dursun Ali’yi dil yetmez anlatmaya Çatık kaşlar,fidan boy,kıyamazsın bakmaya. Eline ne geçerse herkesle paylaşırdı Güzel olan her şeyin onda fazlası vardı. Yaşı on iki ama ,aklı koskoca adam İnsan hayran olurdu o konuştuğu zaman. Hep derdim Türkiye’me böyle nesiller gerek İnanmıştım yurdumu , bunlar güçlendirecek. Ama hesap tutmadı,o sesle bitti her şey Böyle mi olacaktı? Hey gidi Dursun’um hey! Annen yaşasın diye adını Dursun koydu Sensiz nasıl yaşar o,düşünmedin mi bunu? Senin gibi birisi nasıl kıyar canına Kalem tutan ellerin nasıl girdi kanına? Sebep ne olur olsun nasıl yaparsın bunu Senin gibi birinden beklenmezdi doğrusu. Üstelik not yazmışsın “kendi kararım” diye Toprağın üstü varken,altını tercih niye? Sen yalnız seni değil,ne umutlar öldürdün Dünyaya ender gelen bir yıldızı söndürdün. Sen sınıfta olmadan nasıl ders vereceğim Sensiz kalan sıranda hep seni göreceğim. Keşke tembel,yaramaz,söz dinlemez olsaydın Belki bu kadar içten kahrolmazdım,yanmazdım. Zaman unuttururmuş deseler de olmadı Aradan aylar geçti, Dursun unutulmadı. Felaket bir başlarsa peş peşe gelir derler Atalar ne söylerse doğru söylermiş meğer. Senesine varmadan anne kendini astı Baba Ahmet delirdi köyü bırakıp kaçtı. Bu acılar İhsan’ı günden güne bitirdi En sonunda ölümün eşiğine getirdi. Karlı soğuk bir günde ,onu da aldı toprak Bir aile sırrını ebedi kapatarak. Aralarında kaldı bu felaket sır gibi Kafama takıldı hep İhsan’ın son dediği. Annesi öldüğü gün manalı bir şekilde: -––Eden bulur demişler değer mi üzülmeye? Diyerek kendisini kucağıma atmıştı Saatlerce susmamış,ağlamış,ağlamıştı. Bir daha istesem de hep sustu konuşmadı Belki de bir cümleyle her şeyi anlatmıştı. Ahmet o günden sonra ne göründü ,ne geldi Hakkında yalan yanlış,bir çok şeyler söylendi. Kimileri söyledi :Parklarda yaşıyormuş Elinde fotoğrafı Dursun’u arıyormuş. Çok gece mezarlıkta gördük diyenler oldu Sahipsiz her cesede Ahmet adı konuldu. CELAL ATAY |