ipek yolu dokumacılarıyıldız yordamıyla durduk izohips değil taklamakanın kum dalgaları ölüm ince ince örülüyor sırtına afgan-i bir ezgi ki rüzgârın getirdiği dağsız tepelerin ardından hangi notasında gömülürsen gömül ne sapıtma ister ne kefen ne de tümülüs ateşi enlemsiz meridyensiz mezarına zaten bir defa ölmüştüm hazarı gün yalarken sanki sabahı bize bahşeden o azarinin besni gözlerinde yol bu;karışmış sevdaların içinde kaldık senin gözlerine hiç asitler damladı mı hesapsız pirim bu başka,öyle deme ecelin yıldızların geometrik açı hesabına kaldığı zaman insansın,gövdene yapışmış hislerin matematiğini yapıyorsun arsızca uğultusunu duyduğun varamadığın su gibi işte pirim,aziz olmayabiliyor bazen hiçbiri kaç sevdaya dil,kaç sevdaya din öğrendim bilinmez ne tapınak ağıtlarına nota dizdim kendi yazgımı hangi beyaz bayrakla denersen dene bu,nepal rahibesinin ördüğü kaleye girilmez bir yer daha vardı,sanki hayber geçidinin oralarda çatal yüreğini avcuma koydu ince endamlı bilekleri adak kemiğinden halhallı cengiz bunun kaşından çalmış,ordularına yayı ellerimizle konuştuk,dinlerimizle ayrıldık kan kalesi bu,aliden başkasının zaptetmesi kolay mı usta bu nasıl türkü gittikçe yaklaşıyor çadırımıza ah...şimdi bir atımlık ölüm olsa kasım |
"bu nasıl türkü gittikçe yaklaşıyor çadırımıza
ah...şimdi bir atımlık ölüm olsa"
Bütünü güzeldi ama final süperdi usta...