SARAYKÖYÜN SUSKUNLUĞU
Atkı misali boynumda kaldı rüzgârlar
Ve ikindide yağmurları beklerken Mavi ilkbaharlar susuyor mayısın sıcaklığında Hüzünlü bir akordeon çalıyordu Nisan; Mayısın bulutlarına, Hiç görmeden Öylece sensiz… Bense düşlerimi saklıyordum Sarayköy’ün suskunluğuna Şimdi uçurtma olsaydım gözlerinde Sonra bulutlarda uyurken Gözlerinden yelken açardım yüreğine, Kırık camlardan toplarken düşlerimi Yine de sana biriktirirdim yırtık takvimleri, Rüzgârlar eserken kızıl göklerden yüzüme Hüzünlü bir akordeon çalıyordu Nisan… Düşünüyorum... Saçlarına yağan yağmurların üzerine açan gökkuşağına, Kuşlar konardı Renk renk gözlerime sarılırken, Ve ben ilk kez sapanımın kırık olduğuna sevindim Ve ben ilk kez kırgınlığıma diktim bir çiçek Anladığım da; Benim geçebileceğim yolda, Senin aslında kırık bir köprü olduğunu gördüm İşte o zaman öteki uçurumlardan geçtim, Ve ben ilk kez güldüğümü hatırladım arkama bakmadan. Hüzünlü bir akordeon çalıyordu Nisan, Şimdi hoşça kal bile diyebilirdim sana Son yaprağı düşerken, bu aşkın içinden bağıra Bağıra… Adın olmayacaktı o son şiirlerimdeki limanlarda, Belki başka limanlarda da olmayacaktı Kaybolacaktın… (Kayboldun da…) Seviniyorum... Hüzünlü bir akordeon çalıyordu Nisan, Ve hüzünlü bir akordeon duyuluyordu Sarayköy’den… 19.12.1999/SARAY… SAAT–17:33:38 B.BİRİCİK |