Berivan
derin bir kuyudan çağlıyorsun
yerin kulağı duydu cemredir çatlıyor toprağın kabaran göğsün ılıcak sonra fışkırıyor dalda tomurcuk bahçelerde çocuklar ben böyle bir sabahı karşılamıştım sıvas gürün karayolunda soluk almıştı kuşlar da bütün bulutların yutulduğunu sanmıştım ne kadar oldu bimem yolllara revan olduğumuz çölden dönsek gidilmez varsak aşılmazmış gibi görünen dünyanın merkeziymiş meğer bizden başlayıp hep bize dökülen efkârı asumanın bak halaylar kuruldu hâlâ sevgilimmişsin meğer unutmuşum çok toza bulandı üstüm sevgini giyinmişim saçtan tırnağa iyilik ve güzellik düşmese dilinden çengi âlemi suyun hiç durmadan ürpersem ürpersem ve dünya çıldırırcasına dönse hep bir gerçeğe bel bağlıyor türkülerde erenler asılıyorum sınadığın bütün yollara serin bele, büyüt, emzir beni dilinle kırk ağızda kırk kilidi yutan baharlar giyin ateşler harlandı bak yenildi yalanların feleği kalbimin evi diyordum ya kavmine seni sevdiğimden durmaksızın sevgilim sevgilim sevgilim sen hangi çölde susadın böyle hangi dergahta piştin yurt, ülke, vatan yerden göğe ellerim yoksa sevgili yoksa dünya baştan sona mı senin . şimdi. |