Aşkın Dili
Sen en çok
Sevilmeyi sevdin. Sevmeyiyse Hiç bilmedin! Oysa Sevdikçe çoğalıyor insan Tükenirken sen, Ben hep çoğaldım... Ne diyordu Sait Faik? ‘’Dünyayı güzellik kurtaracak Bir insanı sevmekle başlayacak her şey’’ Sendeyse Hiçbir şey başlayamadı Belli belirsiz bir şarkının içinde kaybolup yittin Nakaratın bile gelmedi dile... Şimdi acı, Duvarlardan sızan Kandamlaları gibidir yüreğinde Korkunç ve sancılı... Bense Zeus’um gözlerinden boşalan... Yokluğuna hükmeden Hades’im... Ölümün buz kesmiş Ürkünç ve soğuk yüzü Her dilde aynı bıçkılar yürekleri... Düş dili, kuşdili ne fark eder ki Her dinde ayrı ayrı olsa da Son vedalar; Aynı şekilde dökülür Geride kalanların Biriktirdiği yağmurlar... Ha bir de Şu bir türlü öğrenemediğim Puşt dili var... Hani bir zamanlar, konuşurdun sen... Evet sen... Aksak ayaklı Kör-topal bir hüzünsün artık Nereye gideceğini, kestiremeyen Sen, Boz-bulanık bir nehir Hâlâ ne yana akacağını öğrenemeyen Asi ve anarşist... Ne yapsan Ne etsen Nereye gitsen Bir türlü sevemeyen Ve... Sevilemeyen... Bense, Değişmeyen, Aslına dönen bir şehir ‘Nasıl sevilmeli’yi Ezbere bilen, bir şiirim şimdi... Gerçekte kim olduğunu çok düşünen ben, Yeteneklerimin sınırlarını çoktan keşfettim Sevda yollarının kaygan, Gecelerin sisli ve puslu Özlemin yer yer sağanak yağışlı olduğunu, Artık öğrendim... Ve ben, Adı mazinde saklı ince bir sızıyım Eros’un oğluyum, Aiolos’un kızıyım... Aşkın dilini de öğrendim Mutluluğun inini de... Antakya 24 Ağustos 2011 Ali Asafoğulları |
İnce bir sızı; gökyüzünün derinliklerine hükmedilmiş 'sen'li 'ben'li bir serzenişti okuduğum...