Görünmeyen Çizgiler
yaşam henüz bedenine ellerini uzatmamıştı
can tutmamış bir heykel gibi, cansız yatıyordu, toprağa düşmüş bedeni; üşüme duygusundan arınmış, rüzgarı hissedemez olmuştu, kısacası ruh artık bir parça çocuğa aitti; görünmeyen bir çizgi oluşmuş, yeryüzünü parçalara ayırmıştı, mutluluğun kaynağı olan gözleri de o çizgiler arasından, hayatı görmeye odaklanmıştı.. kısacası, ruh; bir parça toprağa tutunmuştu, görünmeyen çizgilerde dolaşacak, hayatı tadabilecekti, ürperen bedenine battaniye ararken, gecenin renkleri kaçırması gibi, yalnızlığı da hissedecekti, bizler gibi olabilmeyi de, öğrenirken bisiklete binmeyi çizgiler içinde kaybolacak, yerini dolduracak kabı emanet aldığı yere yeryüzünün kuytu bir köşesine de bırakmış olacaktı, binbir renk arasından kendi payına düşeni de sonsuzlukta sonsuz ile betimlenmiş bir kara boşlukta almış olacaktı, suyun kaynağına inen toz zerrecikleri gibi, okyanus boşluğu gibi bir kütlede kaybolmuş olduğunu hissedecek ve yaşamının değerini de anlamış olacaktı.. görünmeyen çizgiler hayat yolunda ilerleyenleri işte böyle karalayacaktı, eğer o olmasaydı, sadece yaratıp bıraksaydı.. |