" bir inat somurtması "O akşam üstü gözlerini unuttum kaldırım taşlarında Benim gözlerimi unuttuğun miktarda Kahverengiydi bütün sokakları kentin oysa Oysa ben, yalnızlığıma sırnaşan fahişeleri bile görmemiştim Pazarlıksız bir ayrılık dolaşıyordu adımlarıma Ayak ucuna bırakılmış sıkılgan yeminler debreşirken terketmenin mahrecinde Oysa, evsiz barksız çehreler bile benden daha kalabalıktı Ve meşruiyetsiz vakitlerde ana rahmine düşmüştü sevda Omuzlarıma ağır bir rüzgar düşürdüm Zaten oldum olası her halukârda üşürdüm Evet o akşam üstüydü hüzünlerin incecikten yağışı Derimden başkaca bir örtü yoktu üzerimde oysa Uğursuz bir yarasanın tedirginliğinde ısttım yüreğimi ısındığı kadar Üstelik, yıldızlar ateş pahası Üstelik, ayın ışığı gök yüzünden körpe Ve üstelik sen, dökülüyordun bakışlarımdan sere serpe Sevgilisini sevmeyen iki yüzlü kadınlar gördüm Ve adamlar... Ve çocukların uçurtmaları ırzı kırık uçuyordu İnat somurtması asil duruşunu beklerken bu mevsimde Ayrılık bile daha fiyakalıyken bizden Ucuz soytarılar avutmazdı beni anlasana Gözlerim bir avuç suydu Gözlerim masal yorgunuydu Namuslu bir kavganın kan kızılı renginden doldurdum mataramı Sevda yaralarımdan öpsün diye Ben bir anka’nın yanağında öldüm Baş ucumda bir selvi salınırken usulca O akşam üstüydü sanırım gözlerini unutuşum O akşam üstüydü kaldırım taşlarını yakasından tutuşum Ve mezarını bekleyen bir ölü bile benden daha sıcaktı sımsıcaktı... --- aras ---- |