Düşenler
Görmüyor musun?
“Nereye baksan o düşüş…” En çok da bizi yerden kaldırması için dayandığımız el düşüyor. En başta, bizi yerden kaldıracakların tutacağı elimiz yana düşüyor. Düşmeyelim diye elde avuçta olanı tuttuğumuz avuçlarımız tel tel dökülüyor. Aynaların gözünden düşmeme telaşıyla, el üstünde tuttuğumuz gençliğimiz devriliyor. Düşkünlerden olmayalım diye ellerimizle yığdığımız, üste üste koyduğumuz eşya eriyor. Düşmekten korktuğumuz unutuş uçurumlarına karşı tutunduğumuz itibarımız yıkılıyor. Şu biriktirdiklerimiz de elden düşüyor, ellerimiz de elden gidiyor. Ne gelir elden? Düşüyoruz işte… Uyanıklık sandığımız bu hayatın, bir zamanlar başkalarının düşü olacağını bile bile “gözü açık” geçiniyoruz. Ayağa kalktığımızı sandığımız günün bir başka günün eşiğine, ölmüş bir “dün” olarak düşeceğini bile bile yürüyoruz. Bir an önce sonunu getirmeye çalıştığımız her “bugün”ün, ömrün defterinden düşüleceğini bal gibi göre göre yaşıyoruz. Dokunulmaz bildiğimiz bu bedenin, çizikleri yaklaştıramadığımız bu tenin, gün be gün toprağa düşeyazdığını bile bile gülüyoruz. Herkesten ayrı tuttuğumuz bu “ben”in, bir gün nüfustan düşüleceğini şimdiden gördüğümüz halde, düşlere düşüyoruz. Unutmayın ölmek için yaşıyor, bir daha ölmemek için ölüyoruz. Nereye düşeceksiniz ? A&A |