doldur da içeyim
bulutlar
semadan nafile bakıyordu toprağa gölgeler alabildiğine sahteydi ey sokak lambaları hanginiz kaçını çaldınız güneşin renginden söyleyemediniz bana bihaberdim şehrin gürültüsünden doğanın orta yerinde hayret mevsimi gelmiş yeniden bu akşam deva niyetine kurbağaları dinledim köyümden koca bir kavak vardı son fırtınada yıkılmış kadı hikayesinde birileri gülerken şamara hazırdı ellerim bedenime yoktular sinekler iğnesini biliyor olmalıydı uyanmayı beklerken cemre nefesinden merak içinde başım dönüyordu çelik kanatlar okşadı mı bilmem coşan suları çildirge bacaklar tekmelerken girdabı an öncesi duygular bir yay misali nasıl da kuruluyordu ellerimde ısıramadığım bir simit her çukur yandım anam türküsü söyletiyordu ufkumu gizleyen sis dalgaları özümdeki dualarla limanımı özletiyordu işte nihayet kaygılar sanki hiç yaşanmamış gibi şimdi gece yarısının zilleri çalıyor bak her şey, yerli yerinde duruyor lakin ben seyrederken üşüyorum en taze hatıralarımı hadi sen ki gönül bahçemin nadire gülü içim ısınsın biraz doldur da içeyim, acısı bol şalgamı 23.02.2013-Ahmet BOZTAŞ |
sanki hiç yaşanmamış gibi
şimdi
gece yarısının zilleri çalıyor
bak her şey, yerli yerinde duruyor
lakin ben
seyrederken üşüyorum en taze hatıralarım
Hatıralar bazan üşütür bazan yakar.
Hep canlı kalırlar.Gönül sesinizi beğeniyle okudum.Saygılar hocam