İZAFİ BİR ŞİİRAslında hiç kimse yok mavileşen gölgelerine takılıp parçalananlar bir düşün akrep sancısında zembereği susmuş zamanlar mesela o gördüğün gökyüzü , kumda kadavrası unutulmuş kuşlar... Sen de yoksun ama bunu bilmiyorsun bakıyorsun gözlerin bir yontuya dönüşüyor konuşuyorsun sesin kendine dönüyor- çarpıp boşluğa içine çöküyorsun suyun en dibine kristaleşen gölgenle kırılıyor bütün yengeçler- tuza gömülüyorsun Bir tırtılsın artık kozanda kelebek yaratan üç güne ölümü satan- yaşamakmış/ geçelim bunları Örneğin bir duvar da penceresin bir kitapta ayraç ya da diğer yarım kürede kaçak bir ruh sürekli dönüyorsun kendi ekseninde ben diyeyim mevlevi bir martı sen de kolları omuzlarından kopmuş Hektor ama yine de yoksun- kendimden biliyorum Hic kimse yok aslında bir aynada siyah illüzyonla yüzleşme de buna sen ya da an düşmesi bir düşün labirentinden geçen Ödünç masallarda devşirilen devrik bir söylence örnegin Osirisin kemiklerini saklayan eski dünya da yeni kitaplar yazılıyor kırmızı acılarla Kendini tekrarlayan cehennemler geçiyor içimizden bir siyah muskaya hapsediliyor tanrılar Ben de yokum aslında ama bunu hiç kimse bilmiyor örnegin elimi uzattığımda bir karanfile kalbimi ısırıyor bir kadın budha gülümsüyor- Ganja atıyorlar yanmış bir ceseti kapanıyor kapısı mushabın Orda camdan türbe içinde okunmuş karıncalar yerken gözlerini izafi bir şiirle kopyalıyorum- sudaki yansımanı Aslında hiç kimse yok hayat korgulanmış bir çocuk düşlerimizde... CC_ |
Hala "Kendini tekrarlayan cehennemler geçiyor içimizden"...
Evet, vurucu imgelerle dolu bir şiir. Hatta surreal olduğu kadar gerçek...
Teşekkürüm ve saygımla, efendim.