" seni her mevsim de tanırım ben "Aynı yağmur da ıslanan iki çocuktuk ama gözyaşlarımızı yere düşürmeden tuttuk Kimse bilmedi güneşte kavrulduğumuzu Her rüzgar estiğinde ayrı hüzünlere savrulduğumuzu Seni her mevsim de tanırım ben Beyaz bir zambağın yaprağına düşersin Yahut izbe düşlerimde gözlerimi ışıtan tanıdık bir fersin ......... Göğsümü kabartarak ilan ediyorum bu sinsi hasrete Selam bile vermiyor artık bana ne bir elem ne de gâm Seni çok seviyorum, asırlar ötesinden yüreğime sokulan ey ay yüzlü asyam ! ……… Daha dün Ve önce ki gün Bir önce ki ay Bilmiyorum hangi zamanı sayarsan say Somut bir karşılığı olmayan sadakâtle bağlıyım sana Ve doyumsuzca dokunuyorum çok uzaklardan gelen bir tutam kokuna Kana kana ……… Sararmış kağıtlara düşüyor gözlerinin rengi Bir kara sevdadan yadigar usul usul Yarına söylenecek masallar da beni bul ! Artık hiçbir şey bilinen zamanlarda değildir ……… Senin için kırdım kalemimi asya ! Gümüş kupalardan kanımı içsin diye akbabalar Sanır mısın yüreğime çöreklenen uzakta oluşunun ağırlığıdır ? Parmaklarımın ıslaklığı ile hapsettim seni gönlüme Tâ ki turna berraklığında Bakir bir deniz kadar masumsa aşk ……… Bana zemheri soğuk değildir Sevda, gelincik tarlasına kanadını düşürmüş…. ---- aras ---- |