" haydi bana yakışıklı bir ağıt yak "Aşk tandır, Hüzün buğusu Seni en çok seven kaçıncı adamım, Gözlerinde kaç kahvenin hatrı kaldı ? Göğüslerin hâlâ günah mı emzirtir ? Sen söylemesen bile, saçlarının siyahına itiraf ettiririm Kaç zamandır pencereme sokulmayan serçelere bile küsmüşüm Gönül bataklığında yeşil bir kurbağa çığlığında, Ki seninle bakışamam kırmışken kalemini Saçlarımın ak düşmüş tarafını, Kenar mahalle yosması gibi okşaman bir şey ifade etmez İki porsiyon şizofreni eşliğinde bencil bir yalnızlıkla kadeh tokuşturuyorum Üzülsen ne olur, Veya kirlenmiş yağmurlar çalsan yüzüne Başımı yere düşürdüğün günden beri, Küfretmişim aşk’ın anasına, avradına Giderayak martı mutluluğu için, Gökyüzünü maviye boyayasım var Korkuyorum, her fırça darbesi ile gözlerinin kahvesini öldürmekten Beceriksiz hayal dünyamla Bilmiyorum belki yaşlandığımdandır Uzaktan seyrediyorum artık, Bahşiş yapıp dağıttığın kokunu Kapının eşiğinde ne ayak izim kalmış, Ne öfkeli bakışım Haydi bana yakışıklı bir ağıt yak, Ve ölü kulağıma fısılda Bilmiyorsun ya, gülümsüyorum yerli yersiz Adamlığımı kaybediyorum Hoşça kal diyemeden, Sana son kez iyi geceler Ve yarına harcanmış bir günaydın İçini çektiğin zaman, yağmurunu tüketmiş bulutlar gibi kalacaksın --- aras ---- |