Sarı Levhalar
.
senin bir adın yok bir adım öten köşen yok sahanlığın içinde çocukların misket yarıştırdığı tarihi bilinmez bir kalesin Diyarbakır da Dicle ye bakar bir yüzün bir yüzün dehlizlere açılır öbürü kalbi gibi tekler Nazım’ın Moskova da sana verilecek bir giysi yok bir nefes öten malabadide yollar ayrımı sarı levhalar üzerinde okunur az beride gülek boğazı yurtluk kurduğun kaydın yok kayıtsızlığın da her çocuğa uyacak kadar lastik ayakkabıyla doludur çuvalların herkes kendine uyanı bulur her mevsim, yağacak yer ağacak gök kimine vuslatsın kimine özlem kimine kahır her şey senden medet umacak - bunu unut- kavrulmuş toprak çiçeğe durmuş dağ yağmaya meyyal her bulut bir yanın alaca püren ardın taş oluk söğüt özü hatta Siirt te Kozluk sızıp kalmış öğlen uykusuna rençberler az ötende ağustos böceklerine erik değdiren der Adilcevaz da kayıkçı ustası mallabro -bunu da unut ama gülümse- ben de sana bakarım o an upuzun ve güneşli günlerden kalmış hiç mi hiç yaşanmamış ve elleri konuşmayan bomboşluk . |
kimse yaşıyordu,
kimse kalmadı,
olanlar ise hiç kimse...
eywallah..