Dünya'nın en Leziz Kafası
Mezopotamyanın ücra bir köşesinde
Sızmak üzereyken Bir meyhane taburesinin üzerinde Kapladı ufku Poyrazlara binmiş çingeneler Dörtnala Dökülüverdim aniden terkilerinden, Sibiryanın uçsuz bucaksız taygalarına Ne güzel serinlemişken kalsana orda Yoook; Yuvarlanmak düştü aklıma yılanlarla birden Afrikanın o uçsuz bucaksız kum tepelerinden. Ne gezer oysa yanında Ay Gözyaşı mı döker ardımdan yıldızlar? Güneşin karşısında Dineldik sonunda cinayetten mahkum gibi Ben ve hatıralarımdaki o zavallı tozlar… Pişman olmak ne fayda Giymek nasip olmuş bir kere Mavi idamlıkları bana. Ben dediğim; Bir nazlı buluttum eskiden oysa Gözleri beyazın o en masum tonunda. Bir kere işte aşka heveslendik Üstümüze vazifeymiş gibi sanki Tuttuk gün doğurmalara özendik. Karnım tok, sırtım pekti oysa Ne güzel Meyhane Mezopotamya’da… Öyle ya Kim yemiştir ki öyle bir kafayı? Benim orda yediğim, Hilafsız, Dünyanın en lezzetli kafasıydı… |