HERCAİ ve KARDELEN
İşte şimdi yeni bir yolculuk, yok el sallayan
Tek içilen su, su değil sanki kan Bir dost sesi duymadan gidiyorum, solum dayan Sen gelmek istersen gel, solum da yan Tek gitmek sanki bir yolculuk inkılabı Tek gidince yollar da kaybetmiş ihtişamını Bu halimle kabartıyorum yalnızlığın iştahını ’Alem-i sema’ idin şimdi getiriyorsun girdabı Yollar sanki saç, dökülüyor kıvrım kıvrım Bir de hasret var ki onu da vurdum kırdım Ayların yalnızlığı üzerimde, yorgun kırgın Daha 18 yaşım, ama baksan sanki kırk’ım Senden ayrı her günüm soğuk, her günüm sonbahar Seninle bir günümü anlatmaya yetmez 10 bahar Yalnız başıma yürüyorum sana çıkan bir yolda Sokaklar soğuk, yollar buzlu, her taraf kar Biz masalında Hercai olmayan iki Kardeleniz Bıkmadan yılları saymamın elbet var nedeni Bedeli büyük olsa da bekleyişimin Ölmek yok aklımda, son kez tutmadan yâr elini Aşk mevsimi geldi, topla hasadı vur tırpanı Yanına uçmak isterim, rüzgara karşı hızlanıp Ben kokun sindi diye yıkamaya kıyamıyorum hırkamı Bedenime dikerdim eğer olsaydı fırsatım Bu aşk meyvesini verdi, durma kopart Hâlâ el ele yürümemizi bekliyodur o park Yavaş yavaş yaklaşıyoruz mutlu sona Ne mutlu bana, kavuşacağım sana, az daha direnip yola Tabiatın bu güzelliği adına karşı saygı duruşu Ki tabiata bile kilitledim sen varsın diye ufkumu Güzelliğin kafamı yerden arşa uçurur Camdan ayakkabı ile dolaşmama gerek yok, ben prensesimi bulmuşum Düşlerimin prensesi, yoksun ama düşlerimde sürer sesin Sanki hâlâ ensemde titriyor nefesin Dimdik ayaktayım ama hayalin bile büker ensemi Kavuşup daha fazla üzmeyelim, aşk denen sersemi... |