Şubat HezeyanlarıŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Üç şubat ikibinonüç
Günlerden pazar Saat; gece yarısına doğru yavaş yavaş ilerliyor. Derin bir sukut saklı bu akşamda. Beynimde düşünceler birbiriyle savaşıyor Acabalara teslim etmek istemiyorum değerlerimi. İnandığım şeyler uğruna çok şey kaybettim Ve biliyorum ki Bir kez daha kaybedersem Elimde kalan son umut ışığıda sönmüş olacak. İnsan beyni çok garip bir organ Bir anda olumluyu, olumsuza.. Olumsuzu da olumluya çevirebiliyor. Düşünce gücüne inananlardanım. Poazitif düşünmek istiyorum Çünkü korktuğumuz şeyleri Düşünceleriniz başımıza getirir. Önyargıları kırmak her ne kadar zor olsa da İmkansız değildir. İyi düşünelim, iyi şeyler hissedelim. Herşey çok güzel olsun.
(I)
Dört şubat ikibinonüç Akrebin, yelkovanın kayıp oldugu bir vakit İsimsiz düşlerimin dilsiz kahramanı Yutkundu ve sustu usulca Kaçmak istediğim de her adım onaydı Sustugum da her söz ona Her nefesimde kokusunu duyardım Yalnızlığımın tek sırdaşıdıydı hayali .../Öyle ihtiyacım var ki Yanımda olmasına Bana sarılmasına Hiç konuşmadan Saatlerce öylece.. Kucağında ağlayabilirim/... Belki bir annenin Şefkat eli değmedi saçıma Bir babanın Güvenli dizlerinde uyumadım Başımı huzur içinde yaslayıp Derdimi paylaşabileceğim Bir omuz bulamadım Bu yüzdendir Ona bu denli sarılışım Bu denli ihtiyaç duyuşum O, benim bu hayatta karşıma çıkan En güvenli En şefkatli En sevgi dolu limandı Yalan olsa ne çıkar Hayal olsa ne çıkar Kendimi kandırsam ne çıkar Sırtımı yaslayacağım bir aşkım var .../İhtıraslı sevişmelerin değil Masum öpüşlerin kahramanlarıydık biz. Kirletmedik el değmemiş sevdamızı/... O yüzdendir ki, hep güzel hatırlanır ve yaşanılasıdır. Hasreti yüreği kadar büyük yar (II) Beş şubat ikibinonüç Bilmiyorum ki Kaç milyon saat geçti, ayrılığımızın üzerinden Kendine benim gözlerimle bakabilseydin eğer Anlardın sevdiğim..mutlaka anlardın En çok geceleri çekersın Ayrılığın sancısını.. Hasret sızlatır göz bebeklerini Dilimizi kilitleyen Sözcüklerin adı hasret değil mi? Hasret değil mi bize Ezberlenmesi imkansız türküleri söyleten Kanamalı bır hasta gibi İhtiyac duydugumuz serumun adı Vuslat değil mi? Şu gözlerimi; hiç kimse Senin gibi ne ağlatabildi Ne de güldürebildi. ../Gecem de bir SEN eksik Susmuş sanki tum şarkılar Sessizliğim seni söylüyor../ Ben körükledikçe Sen söndürmeye çalıştın bu ateşi Ne zaman yeşertmeye çalışsam Toprağımı kuruttun Öldürdün içimde ki filizleri Gözlerin aydın olsun (III) Yedi şubat ikibinonüç Saat vuslata beş kala Bir buse kondururken Gecenin gamzelerine Alnından öpüyorum Seni bana getiren düşleri. Yerle yeksan olan Yalnızlığımı avutup Yıldızlardan dostlar Alıyorum yanı başıma. Seni düşünüyorum Gülümsüyorum. Daha sonra sarılıyorum sana Ve uykunun ellerine teslim oluyorum. İyi geceler ruhum (IV) Dokuz şubat ikibinonüç Saymadığım zamanların ötesi ../Ağrının içinde ki göz/.. Bırakıp giderken seni Karanlıkların ellerine Bir veda busesi kondurdum leblerine. Ey aydınlığı güneşe Karanlığı zindana eş yâr! Sesinin çığlığında boğdum gülüşlerimi. Sevinçlerini kır çiçekleriyle süsledim Yinede belli etmedim hüznlerimi. Dört duvar Bir de yüce ALLAH şahiddir Senden başkasına değdirmedim bakışlarımı. Hiç bir aşka uzanmadı ellerim Gitsen de, kalsan da Başka bir sevdanın yolunu gözlemedim Ben sende bıraktım yüreğimi Dinim gibi kutsal saydım emanetini. ../Şimdi gidiyorum yarın yine gelirim Ağırlaşırken göz kapaklarım sana iki kelime bırakıyorum Seni Seviyorum/.. Dil-ruba Düzenleme: 09 Şubat 2013 /15:50 |