Sonra Kalır Bana
Yere düşen bir kağıt parçası kadar
olduğun için di bugün burada bulunmam, kendi yaptıklarımın anlamını çözmeye çalışırken yürüdüğüm yok; olmayan yollar da kendi başıma olduğumdan daha yalnız. Dağları seyrederken uzakta olmanın anlamını kavrayamadığım kadar hiçbir şeyi ayrımsayamıyorum, seni düşünmekten, sadece seni anlamaktan çıksa idim yola bildiklerimin tüm sırlarını katıp; hiçbir acı duymazdım, yalnızca olduğum kadar seni bildiğim için bulutların üzerine çıkmaz yaşanması gerektiği kadar yaşardım. Düşünme; diyemem hiçbirşey istemeden. Kaldığım gibi olduğum dan sabahın olduğunu gördüğüm sonra sırların içine seni katıp uykusuz gecelerde aşkı çözmeye çalışmazdım. Gözlerin aahh! gözlerin bildiğim hiçbirşeyle aynı değil, alışamadığım bir sürü acının ve sadece bir sessizliğim çığlığı. Saclarının kalıntıları hüzünlü bir sokak lambasının ışığı ile oynaştığı gece ay yok. Sen bil isterdim yürüyüşündeki endamın çığlıklarını duymasam da. Başının üzerin de beyaz yüzlü bir ay olduğu gece kararmaz dünya yüreğimin sınırsız kederlerin de. Sonra istediğimi hatırlamam ama yinede böyle kalamam. Özlemekten korkarım kara bir nasır gibi oturduğun da yüreğime tutuşur bir alev ince bir dumanın sırlarına katılıp sessizce yok olana kadar. Her yok oluş bilinmez bir başlangıç içim yeni umutlar doğurur. Biter yine gece sabahın alaca karanlığın da dünya ya gelen bir bebek gibi şafağın ilk ışıkları ile. Sana yazdığım için tüm bunlar hasretten arta kalan yürekler anlar. Ve sonra kim bilir kalır bana yaşanmış o güzel unutulmaz anılar. 31 AĞUSTOS 1994 Nihat BAĞCI |