Gözlerim değil yüreğimdi seni gören çiçekçiçek açtın yüreğimde sevgili Gökkuşağı zayıf kaldı, senin renklerin karşısında. Ben dört mevsim baharı yaşadım seninle... Taze bir yaprak gibi yeşildin bende papatya gibiydin beyazlığınla, çiğ taneleri düşmüş sarı gülümdün, kırmızıydın bir ateş gibi yakan, işte; ben seni böyle sevdim. Keşke hiç uyanmasaydım beni uyutan masallardan. Görmeyince, vazgeçer mi sandın yüreğim, sevmekten. Benimki-si delice bir sevda ve bir umut işte gülüm Ben ne yapsam da yüreğimin Yangınında sevdim seni yargılamayın beni, ben severken.
Kıvılcımı düştü mü yüreğe alev alev yanıyor Bir zaman geçmiş günlerin hayaline dalıyor. Sonra dizeler birbiri ardına, gerçekler ve acı. Sevmek ne imiş bir gün anlarsın. Bir gün anlarsın hayal kurmayı; Beklemeyi, ümit etmeyi.
‘Ey gülüşü hasret kokan sevgilim neredesin nerede’’ Ey Gülüşü Hasret kokan sevgilim, sen dört mevsimi yaşarken ben hep kış-tayım.... Sen hep gülerken ben hep ağlamaklıyım, işte öyle bir şey... Her gece kan-ter içinde uyanıyorsam eğer, hasretin ateş olup giriyorsa, koynuma seni düşünüp özlüyorsam, uyuyamıyor sam, ıslanıyorsa kirpiklerim, seni görmeyince, gönül vazgeçmez senden. Sevgili farkının farkında lığını sen de unutamayacaksın, yar beni her şarkıda biraz beni hatırlatacak biraz ben bırakıyorum yüreğine. Usulca biraz ben, usulca haykırarak sen farkında olmasan da Göm şimdi beni aklının dehlizlerine ben kanıyorum gözlerimden sen düşerken ve bu kadersiz bedenim, Son nefesimi verirken bile, Hala seni sevdiğini Haykırıyor yüreğim. Hoşça kal dünyam... Hoşça kal sevdiğim...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Uykuların kaçar geceleri, bir türlü sabah olmayı bilmez. Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya, Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında Ne çarşaf halden anlar ne yastık. Girmez pencerelerden beklediğin o aydınlık. Onun unutamadığın hayali, Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine. Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın. Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu. Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin. Gün gelir de sesini bir kerecik duyabilmek için, Vurursun başını soğuk taş duvarlara. Büyür gitgide incinmişliğin kırılmışlığın. Duyarsın, Ta derinden acısını, çaresiz kalmışlığın. Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin. Niçin yaratıldığını. Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini. Uzun uzun seyredersin aynalarda güzelliğini. Boşuna geçip giden günlerine yanarsın. Dolar gözlerin, için burkulur. Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
Bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların. Sevilen gözlerin erişilmezliğini. O hiç beklenmeyen saat geldi mi? Düşer saçların önüne, ama bembeyaz. Uzanır, gökyüzüne ellerin. Ama çaresiz, Ama yorgun, Ama bitkin. Bir zaman geçmiş günlerin hayaline dalarsın. Sonra dizilir birbiri ardına gerçekler, acı. Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
Bir gün anlarsın hayal kurmayı; Beklemeyi, ümit etmeyi. Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi. Lanet edersin yaşadığına... Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın. O zaman bir çiçek büyür kabrimde, kendiliğinden. Seni sevdiğimi işte o gün anlarsın.
Dil-ruba Emine Genç tarafından 1/31/2013 3:49:25 PM zamanında düzenlenmiştir.
Saygılarımla...