Sarı SabahBir pırıkem vardı benim yaşım üç, belki dörttür Şafak atmadan kalkar, beni de kaldırırdı. uyku sersemi mahmur, izlerdim; Yüzüne “Hakk, Muhammed, Ya Oli” diye suyu çarpışını… Tekrarlardım ben de… Bilemezdim o zamanlar… Sonra elimden tutardı, tek katlıydı evimiz, gacuurr diye açılan kapısından çıkardık O ses çıkarken bana “Şişşştt” derdi, sanki ses bendendi… kıkır kıkır yüreğimle gülerdim haline… Evin az ötesindeki tepeye çıkardık Heryer sarı, karşımızda dağlar, sis aralanmış güneş yüzümüze çalıyor Gölgemiz ve biz… Ellerini açardı Pırıkem, “Ya Oli, Ya Xizir, Ya Düzgin Ya Meleke sere sodiri Ma re wayiren bı kere Alla Alla” O gözünden süzülen yaşları izlerdim… gülümserdi bana, saçımı okşardı bunu hiç unutmamamı öğütlerdi… geri dönerdik evimize… Öyle özledim ki sarı sabahları O yüce yürekli kadını… Şimdi istesem de ne beni şafağın nuru için kaldıran var, Ne gözü yaşlı bana “aşk” ı anlatan… |