ATEŞ GİBİ YAKAR GURBET
ateş gibi yakar gurbet
her ayrılığın öyküsü berbat kavuşma ümidinin başlangıcı elveda demektir gurbet gül üstünde dikendir gurbet gurbete giderken her elveda deyişte bıçak yarası gibi derinleşir acılarım artar eksilmez efkarım ateşe düşmüş gibi yakar gurbet her ayrılışın öyküsü berbat gurbette gurbeti yaşamak derttir gurbete düşmek ölüme eştir ayrılık ölümün diğer adıdır ayrılırken yurdundan kuş gibi uçarken yuvadan kaburgalarım ciğerime batıyor gibi sızlarken yüreğim gitmeden son kez memleketin kokusunu ciğerlerime çekiyorum ah annem ah binbir zorlukla kekik kokulu dağlardan umut diye devşirdiğin çiçekleri yarın diye büyüttüğün bebekleri düşman olsa gönderirmiydi bilinmeyen yadellere ah annem ah sert dağ yamaçlarında açan çiçeği suya hasret zambakları düşman olsa çiğnetirmiydi gurbete düşen çocukları gurbette güllerim kurudu kaldı baharda badeler tat vermez oldu ömrümün en güzel gençlik çağında masal gibi eriyip gittim kaf dağında kaç mevsim geldi geçti gurbet ellerde hasret türküleri okunur dillerde bıraktık geride yer yataklarını tandır başında anlatılan masalları erkenden gidenler gittiler dönenler döndüler tozlu yollarda gurbete düşenler saman alevi gibi parlayıp söndüler doğdugun yerden doyduğun yerlere uzaklara uzaklara çok uzaklara gurbete taşıyan ayaklara yazık çok yazık gurbette kurulan tuzaklara dikkat et yavrum azıcık ŞİİR: ALİŞ GÜLDEN |