yanık siyahah...şair sanma ki şiir yazıyorum binlerce,binlerce film negatifi donmuş usumda yarıyı devirdiği zaman gece ve ay’a baktığında karlar buzlar ülkesinden sevdalım mazi kızıla büründüğünde hangisi yanmış hangisi yanmamış onlara bakıyorum çoğunda bir omzumda iğde dalı diğerinde çatal iğneli mendil itlerin oynadığı yonca misali saçım siyah beyazdan göremiyorum ayaz yanığı ellerimin üstündeki kanı genede mahçup gülüşler var dudaklarımda seçemiyorum ayaklarımı ne giyindiğim belli değil ah...şair deli kan oturmadan daha damarlarımıza demir kesen emirler oturmuş cılız bedenimize işte bu resimde on metresinden düşmüştüm tohma çayı yamacının başım bağlı kutnu kumaş parçasıyla ipe mi geliyor yılkı atı tayları ödümüz elli yerden patlamış bizim ,göreneğimizin acısıyla şu resmimi hiç sorma bir devrin omuzlarımıza yıkıldığı günün şafağı,çoğumuz gün almamış yirmiden tarif karmaşasının içine düştük,sevmek neydi aşk neydi ya da düşünülmek çıt çıkmazken,kubbeyi deliyordu sessizlik içel üzerinden beşparmak dağlarına giden gemiden iyi ki pöçüğünden yanmış şu,gösterse de zamanından öceki olgunluğu bir sıra arnavut kaldırımı ayaklarımın dibinde kasaba sinemasına giden yol mayalar cilalamış sanki,o demlerimin şahitliğine ne kadar hayaller sığdırmıştım, çatısı akan damına,duvarlarım bendeyken sus suretim sus;benden başkasına birşey söyleme agnessa sözün var bu gün gözlerini çekme aydan kasım |
aysemujgan tarafından 1/25/2013 9:53:37 PM zamanında düzenlenmiştir.