GÖÇ 2 - SABAHÇI KAHVESİ
Toprağın da Cemreyim, Sema’nda Zühre
Aşka ’göç’ ediyorum fakat bohçam dolu küfle Yoluma ışık olup gökyüzünü süsle Ve ayrılığa giden yollarda ki tüm kandilleri üfle ! (sönsün) Sen; Yeşilırmak’ın suyu, Uludağ’ın karı, Boğaz’ın iki yakası Aşığın sazı ve hiç bitmeyecek bir fasıl Zümrütün yeşili, safirin mavisi, kehribarın sarısı Anlatmaya ne yıl yeter ne koca asır Sen; Cennetin serası, gökyüzünün terası Yıldızların beyazlığı ve gök kuşağının boyası Binlerce güzellik ve sayamayacağım dahası Binlerce iltifat ve binlercesi daha sır.... Babil’in bahçelerinde oturmuşuz içkimiz kuş sütü Gökyüzü asma, yıldızlar birer üzüm Bayram eder gözüm, bayram yeri yüzün Yanında, tüm ihtişamını kaybediyor Babil’in bütün süsü Masadan kalkınca sen, Babil boyandı kızıla Tepende dolaştım günlerce bir şahinin sırtında En sonunda yavaşladık ve durduk Dayanamadım Sema’ya sensiz çıkınca Attım kendimi yavaşça bir aslanın yuvasına Kaydım, yuvarlandım, düştüm bir keşin zulasına Eşlik edip bir keşişin duasına Ortak oldum bir dostun hurmasına Gerekirse aç kalırım, aşk kalsın bizde Tekrar çocuk olalım, avuçlarımda dolu bilye Seneler geçsin, biz geçmeyelim birbirimizden Güneşin doğmasına yakın tüm ışığını gizle... İçimde seni sevmekten bıkmayacak bir ahmak var Ben aşkı seyreden bir deli, sen güzel bir meddah Gözlerimden düşerse gözlerin Gün yok olur, Ay kızıl, Güneş simsiyah Düşer gönlüme soğuk bir çiğ tanesi Kölen oldu aşkım ve kalp esir Uzun bir yolculuk ve gecenin seheri Hâlâ aklımda geceyi geçirdiğim o ’sabahçı kahvesi’ *** Burak benim adım, önemi yok yaşımın Aynı isimli binek peygamberi Miraç’a taşıdı Tutarsan elimi seni gönlüm de taşırım İstersen aşka göçeriz koşar adım ****** Bedenler ne kadar uzakta olursa olsun El mer’u meamen ehabbe ! |