YORGUN İNSANLIĞIN TÜRKÜSÜ
Doğduğumda, kulağıma ezanla okundu adım...
Sanırım bu yüzden Adıma okunacak bir sala’dan korkmayışım.../ Bir yıldızın ucundan tutarken kaydım hayata Kanamalarımdan dökülen çaresizlikle yaşamaya çalışırken Hepiniz uykudaydınız Ve dünya telaşıyla savruluyordu cümle alem... Her şeyin boş olduğunu anladığımda Çoktan çekmişlerdi beni hesaba… Algısı zayıf olanın kuyusu boş olurmuş Bunu çok geç anladım… Bak dostum! Zamanın ortasına dikilmiş bir anıttır yalnızlık… Elleri secdeye uzanmış babalarla Göğsünü yararak dua dua parçalanan annelerin Göz nuru bebeklerinin kanıydı Gazze’nin sokaklarını yıkayan… Yalnızlığın selamsızlığına düşen bir halkın öyküsü Hep düştüğü yeri yakarken Işıklı vitrinlerde sarhoş akşamlar kovalıyordu Karanlığın bataklığına saplanmış insanlık… Gözleri kapanmış bir dünyaya göz açmak Ve elleri kirli ellere yürek vermek zordu… Sarı saçlı yeşil gözlü bir Boşnak kızının Toprağı yarıp geçiyordu yürek dolusu feryadı Ama duyanlar duymayanlara sırdaş olup Sessizlik serenadı dokudular savaşın kirli tezgâhlarına… Toprağın altına Fatihasız gömülürken Srebrenitsa’nın halkı Yalnızca korkakların yüzlerine tüküreceği mahşeri bekliyorlardı çoktan… Yani dostum İnsanlık; sahte bir tarihin ortasına dikilmiş "Özgürlük Heykeli" kadar yapaylaştı Heybeti akıllara zarar gibi görünse de Derinliğine inilebilecek bir derinliğe asla sahip olmayacak... Ama sen yine de aşkla sarıl inanca Ve aşk; umudu yitik bir yalnızlıktır deme bir daha Ben İbrahim’in ateşler içinde hükmü kabullendiği sabırdan tanıyorum aşkı... Bu yüzden korkma adımıza okunacak sala’dan Çünkü doğarken ezanla okundu adımız… ARİF ONUR SOLAK |