KAFESÖzgür kuşlar gibiydik; istediğiniz her yere uçabilirsiniz dediler -fakat sadece dar ve karanlık bir kafesin içinde- Ve istediğiniz her yere konup şarkılar söyleyebilirsiniz dediler -fakat, kafeste sadece ökseler ve kuşkonmazlar vardı...- .............................. Yine de biz, yıllarca o kafesin içinde uçup durduk elele Kendimizi özgür sanarak, Ve hiçbir yere konmadan şarkılar söyledik Bulutların eflâtundan mora döndüğü her akşam vakti Sevgiye inanarak... ................................ Şimdi tut ki, kırmışız o kafesi Ve yasemin kokan bir akşam bahçesindeyiz Ayışığında gece mavisi gözüken saçların Ve koklanmayı bekleyen gül yaprakları gibi açılmış kıpkızıl dudakların Bir gönül dolusu sevgi, ayışığında aydınlanırken yüzünde Yüreğin, bir ömrün tüm acılarıyla hüzünde... Sen çöz güzelim dizginlerini, Dörtnala koşsun şehvetin atları gönüllerince Al al olmuşsa yanakların, kıpır kıpırsa yüreğin Ve tutuşmuşsa yangın yangın tüm hücrelerin bu gece, Sen vur güzelim kaderi tam alnından, bundan başka sevdâ yok Ve aç kollarını, aç bağrını kader yerlere serilince... Ve gel güzelim, aşkın şerefine vuruşturup dudaktan kadehlerimizi, Yudum yudum içip bitirelim bu aşk gecemizi, Ayışığıyla yasemin kokularını da katıp içine keyfince. Bir sevdâ dokusun ellerimiz yanan tenlerimizde İnce ince... .............................. Şimdi bu son fırsattır sana; uç, git cemrelerin geldiği yöne doğru, Gerçek özgürlüklere doğru, O kafes, benim kaderim; Ben yine o karanlık ve dar kafese dönerim. Ve ömrüm yettiğince yanarak kör bir kandil gibi O bir gecelik düşle aydınlatırım karanlığı, Sonra Yavaş yavaş sönerim... (21/04/2009) Şairin notu: Bizim nesillerimize, Türk şiirini Necip Fazılsız, Nazımsız okuttular... Bizi, umacı masallarıyla uyuttular, Özgürsünüz diye aldattılar... Oysa, özgürlüğü, bir gecelik sevdalarda yaşadık, yaşayabildikse... Şimdilerde, değişense, umacı masallarının yerine, peri masalları koymuşlar. Kimler mi; KIRK HARÂMİLER... |
Haz aldım okurken........ Saygılar selamlar