2
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1142
Okunma
şuracıktan çıkacak gibisin
hemen sokağımın yanı başından
saçında çingene pembesi bir toka
topuk seslerine karışan yürek atışınla
kapımdasın sanki dün gibi
iki simit, kolunda eflatun çantanla...
kılıf hazırlamadık
yanıbaşımızdaydı minare
sevişmesek bile
en az beş vakit öperdim seni dudaklarından
ibadetiydi bir ip üzerinde iki cambazın
göğüs arasına saklamış anahtarını cennetin
kokusunu çekiyordum sanki içime sürgün edilmiş Havva’nın
yanımda yatıyorsun boylu boyunca
dokundukça esmer tenine
tutuşuyor ellerim kızıl bir ateşle
uzun uzun seyretmek istiyorum seni
dalar gibi bir düşe
ha bitti bitecek endişesiyle
sonra senin gitmelerin tutuyor
aceleci toparlanışların baş gösteriyor
herşeyi yerli yerine koyma çaban
çabukluğuna karışan endişeli hallerin
benim vakit kazanmak için yaptığım kurnazlıklar
serdeki deliliğim
gözlerindeki mecburiyete kurban ettiğim zamanlar
işte böyleydi üç aşşağı beş yukarı
her zaman sevda üzre, bilindiklere aykırı
sarılışlarımız son bulmaz biliyorum
yoksa yer yarılmalı gök yıkılmalı
gömmek mümkün olmaz sanırım
başka türlü bu aşkı...
5.0
100% (3)