BIR GÜNÜN ANATOMISIşuracıktan çıkacak gibisin hemen sokağımın yanı başından saçında çingene pembesi bir toka topuk seslerine karışan yürek atışınla kapımdasın sanki dün gibi iki simit, kolunda eflatun çantanla... kılıf hazırlamadık yanıbaşımızdaydı minare sevişmesek bile en az beş vakit öperdim seni dudaklarından ibadetiydi bir ip üzerinde iki cambazın göğüs arasına saklamış anahtarını cennetin kokusunu çekiyordum sanki içime sürgün edilmiş Havva’nın yanımda yatıyorsun boylu boyunca dokundukça esmer tenine tutuşuyor ellerim kızıl bir ateşle uzun uzun seyretmek istiyorum seni dalar gibi bir düşe ha bitti bitecek endişesiyle sonra senin gitmelerin tutuyor aceleci toparlanışların baş gösteriyor herşeyi yerli yerine koyma çaban çabukluğuna karışan endişeli hallerin benim vakit kazanmak için yaptığım kurnazlıklar serdeki deliliğim gözlerindeki mecburiyete kurban ettiğim zamanlar işte böyleydi üç aşşağı beş yukarı her zaman sevda üzre, bilindiklere aykırı sarılışlarımız son bulmaz biliyorum yoksa yer yarılmalı gök yıkılmalı gömmek mümkün olmaz sanırım başka türlü bu aşkı... |